Anabolik Steroid Kötüye Kullanımı Ve Erkek Kısırlığı

Anabolik steroidler

Onlarca yıldır testosteron ve sentetik türevleri, anabolik ve androjenik amaçlarla kullanılmıştır. Bu maddeler ilk önce profesyonel vücut geliştiricilerle sınırlandırıldı, ancak amatör sporcular arasında giderek daha popüler hale geldi.

Anabolik androjenik steroidler (AAS) sentetik testesteron türevleridir. Amaç testesteronun androjenik etkilerini azaltarak anabolizan etkillerini ön plana çıkarmaktır. Yer altı pazarlarda  elde edilmeleri kolay olduğu için aşırı derecede suistimal edilmektedir.

Aşağıda  testosteron ve  anabolizanların   kısa tarihçesini görmektesiniz.

Testosteron ve anaboizanların   Tarihçesi

 

Androjenlerin İnsan Vücundunda Görevi Nedir ?

Androjenler etkilerini, cilt, üreme dokuları, kas, kemik, derideki saç kökleri, karaciğer ve böbrekler ve hematopoetik, bağışıklık ve merkezi sinir sistemleri dahil olmak üzere vücudun birçok yerinde uygular. Bu hormonların androjenik etkileri genellikle iskelet kası ve kemikte protein oluşumuyla ilişkili olanlar olarak maskülanizasyon ve anabolik etkiler olarak kabul edilebilir.

Testosteron, insan vücudundaki en önemli androjendir. Androjenlerin etkileri ergenlik döneminde erkek vücudunda derin fizyolojik değişiklikler meydana getirerek gösterirler : ikincil erkek özelliklerinin gelişimi, saç büyüme şekli, yağ bezi aktivitesi, sperm olgunlaşması ve libido.

 

Anabolizm ve Androjenizm

Anabolizma, vücut kütlesinde protein sentezinin uyarılması ve / veya protein parçalanmasında bir azalma ile yağ oranında azalma vücut kütlesinde tanımlanır. Büyüme teşviki, protein ve kolajen sentezini ve kas boyutunda ve kemik metabolizmasında bir artış içerir.

Androjenizm, ikincil erkek özelliklerin başlangıcı, sakal büyüme şekli, yağ bezi aktivitesi, sperm olgunlaşması ve libido dahil olmak üzere erkek vücudundaki fizyolojik değişiklikler olarak tanımlanır.

gorsel

testesteron,östrojen,dihidrotestesteronun kimyasal yapısı ve aromatizasyonu

Şekilde görüldüğü gibi testesteronun kimyasal yapısı österojene çok benzerdir. Vucut içerisinde kolaylıkla birbirlerine dönüşebilirler (aromatize olabilirler)

Yaygın Olarak  Kullanılan  Suistimal Edilen  İlaçlar Nelerdir ?

 

 

Yukarda görüldüğü gibi  pek çok ilaç   egzersiz performansı , kas yığını kazanmak için kullanılmaktadır, anabolk steroidler   önemli bir kısmını oluşturmaktadır 

 

Anabolik Steroidler: Testosteronun Ötesinde

Anabolik etkileri maksimize etmek ve androjenik etkileri en aza indirgemek için testosteron molekülünde yapısal değişiklikler yapılmıştır.

gorsel-2
Testosteronda yapısal değişiklikler yapıldığında, androjenlerin anabolik etkileri arttırılabilir, ancak öyle olsa bile, bunlar tamamen androjenik etkilerinden ayrılamaz.  Geleneksel olarak, anabolizanlar, uygulama yoluna ve bunların taşıyıcı çözücülerine göre iki kategoride sınıflandırılır .

 


Oral Anabolizanlar 

Oral anabolizanlar veya 17 a-alkillenmiş steroidler:
17 a- alkillenmiş AAS grubu , bir metil veya etil grubu yerine steroid çekirdeğindeki 17 a hidrojenin ikamesinden gelir . Alkil sübstitüsyonu, oral aktiviteyi teşvik eden hepatik ilk-geçiş metabolizması ile steroidin etkisizleşmesini önler. Genellikle kısa yarı ömürleri vardır ve uygun kan seviyelerini korumak için günlük dozlar yapılır. Bu sınıf, çok yaygın stanozolol ve oksandrolonun yanı sıra, metiltestosteron ve diğerlerini içerir.


Enjekte Anabolizanlar Veya 17 Ester-Esterleşmiş Steroidler:

Parenteral anabolizanlar veya 17 ester-esterleşmiş steroidler:

Genellikle, 17 β -hidroksil grubu yağdan hızlı salınımını önlemek amacıyla bir asit yarımı ile oesterified edilir. Kabaca, asit kısmının zinciri ne kadar uzun olursa, preparat kan dolaşımına o kadar yavaş salınır. Dolaşımda bulunduktan sonra, aktif bileşik elde edilerek hidroliz hızla gerçekleşir. Genellikle daha uzun yarı ömre ve daha yavaş emilim oranına sahiptirler, oral yolla alınan steroidlerden çok daha az hepatik stres getirirler. Enjeksiyon bölgelerinde ağrı, yağlı baz nedeniyle yaygındır.

Dört Temel Aktif Bileşik Vardır:


Testosteron ; undekanoat, cpiyonat, propiyonat ve enantet gibi esterlere bağlı testosteron ;

19-nortestosteron (veya nandrolone), farklı esterlere de bağlanır. Nandrolone, yüksek anabolik: androjenik oranı nedeniyle oldukça popülerdir. Testosteronun aksine, nandrolon, 5 a-redüksiyonundan sonra daha az etkili bir metabolite dönüştürülür . Bu, nandrolone’nin adrenerjik reseptöelere daha az bağlanmasına ek olarak, daha yüksek myotrofik: androjenik oranı; gösterir

Boldenon ; ester undesilenat’a bağlı
Trenbolone . ester asetat’a bağlı

Anabolik-Androjenik Steroidler Ana Etkilerine Göre Aşağıdaki Şekilde Sınıflandırılabilirler

“Testosteron benzeri” etkisi: testosteron benzeri etkileri çok güçlüdür ve büyük kas gücü kazançlar sağlar. Bu AAS’ler genellikle testosteronun kendisine benzer şekilde 1: 1’e yakın bir anabolik / androjenik oran gösterir. Yüksek aromatizasyon oranları, testosteronunkilerle de karşılaştırılabilir. Tüm testosteron esterleri, metiltestosteron ve diğerlerini içerir.

“Dihidrotestosteron (DHT)-benzeri” etkisi: DHT benzeri etki kuvvetli olduğu, fakat son derece androjenik olan. Bu AAS’ler bir 5DHT molekülüne benzediklerinden östrojen için aromatize edilemezler ve ayrıca düşük su ve tuz tutma özelliğine sahiptirler. Bu AAS’ler arasında stanozolol ve oksandrolon bulunur.

“Nandrolone benzeri” etkisi: nandrolondur benzeri etki en yüksek anabolik / androjenik oranı ile, diğer anabolizanlardan ayrılır. Bu gruptaki AAS’lerin hipotalamik ekseni inhibe eden progesteron benzeri bir aktivitesi vardır. Bu AAS’ler, anabolik etkiler istendiğinde klinik ortamda en sık kullanılan ilaçlardır (AIDS ile ilişkili kaşeksi, ciddi yanıklar ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı gibi katabolik durumları tersine çevirir). Bunlar arasında nandrolone esterleri ve trembolone bulunur.

 Anabolik Steroidler  (Sık Kullanılan )

Anabolik etkiyi maksimize etmek ve androjenik etkiyi en aza indirgemek amacıyla testosteron içine yapılan yapısal modifikasyonların bazıları Şekil de gösterilmiş ve diğer Şekil ‘de anabolik steroidlerin örnekleri verilmiştir.. Bu steroidlerin birçoğu, dünya çapında sayısız ülkede lisansı iptal edilmiştir .

Türkiyede sağlık bakanlığı onaylı olarak sustanon ( testesteron) ve rimabolon (metanolon ) nebido , anapolon preparatları eczanelerde lisanslı olarak satılmaktadır.

Fakat internet ve kara borsadan hertürlü ürünü almak mümkündür. Yapılan çalışmalarda satılan ürünlerde %20 den daha fazla oranda sahte içerik olduğu tespit edilmiştir.

gorsel-3

Testesteronun kimyasal yapısı ve modifikasyonları

 

Yaygın olarak kullanılan anabolik steroidlerin kimyasal yapısı
 

gorsel-5

Anaboliklerin :anabolik güçlerinin androjenik güçlerine oranları belirtilmişit.

Şekilde Anabolik steroidlerin miyotrofik ve androjenik aktivitelerinin karşılaştırılması – örnekler

Anabolik steroidlerin Etki mekanizması

 

Tabloda   anlatıldığı  gibi bir çok yoldan  egzersiz ve kas gelişim mekanizmasına etki eder .

gorsel-6

 

 

 

 


Nondrolon un metobolizması ve metabolitleri

Anabolik steroidler arasında 19-nortestosteron (nandrolone) ilk sentezlenen, en çok kullanılan ve muhtemelen en iyi çalışılanlardan biriydi.  1950 yılında sentezlenmiştir.
Androjenik dokuda, testosteron daha güçlü bir metabolite dönüştürülürken 19-nortestosteron daha az güçlü metabolite dönüştürülür.
5a-redüksiyonu androjenik dokuda kolayca oluştuğu halde iskelet kasında ihmal edilebildiğinden, 19-nortestosteronun testosteron ile karşılaştırıldığında neden daha fazla myotrofik-androjenik orana sahip olduğunu açıklar.

Anabolizanların Suistimal Çeşitleri

Farklı oral ve enjekte edilebilir bileşikler genellikle birleştirilir (polifarmasi), genellikle 4-12 hafta uzun süren sürelerde (‘kür’) kendiliğinden uygulanan büyük doz rejimleri oluşturur . ‘İstifleme’, çok sayıda ilacın daha küçük dozlarının, tek bir ilacın daha büyük dozlarından daha komplikasyon olasılığını azaltabileceği fikrine dayanır. Bu aynı zamanda daha uzun süreler için çoklu anabolizanların (suprafizyolojik dozların elde edilmesi için gerekli) uygulanmasını kolaylaştırabilir ve platolama etkisini en aza indirir.

‘İstiflemenin’ amacı, faydaların veya yan etkilerin örtüşmesini önleyerek farklı özellikleri rasyonel bir şekilde birleştirmektir. ‘Kütle inşası dönemi’, kas ve güç kazanımlarını en üst düzeye çıkarmak için kullanılan testosteron ve nandrolonun (veya benzeri ilaçların) birleşiminden oluşur.

‘Kesme dönemi’ östrojenik aktivite eksikliği nedeniyle (daha az su, tuz ve yağ tutma) diyet ve vücut tanımlaması için tercih edilen güçlü androjenler içeren kombinasyonlardan oluşur. Ağır kullanıcılar, testislerin androjen üretimini yeniden başlatmak için anti-östrojenler veya insan Koryonik Gonadotropini (hCG) içeren bir “döngü sonrası terapi” ile “kütle oluşturma döngüsü”, ardından “kesme döngüsü” nü kombine eder.

aşağıda pek çok döngü  kombinasyanonunu görmektesiniz

 

Yapılan Geniş Çaplı Araştırmalara Bakıcak Olursak

gorsel-7

gorsel-8

anabolic steroid kullanıcılarının yaş analizi

Anabolizan alanların %31 i 24 yaşın altında

gorsel-9

Anabolic steroid kullanıcılarının haftalık uyguladıkları doz oranları

%60 ı haftalık 1000 mgr mın üstünde haftalık anabolizan kullanıyor

gorsel-10

Yaygın olarak kullanılan anabolik steroidlerin etken madde ve marka isimleri

Mevcut örnekteki anabolizan kullanıcılarının % 95’i
iki veya daha fazla farklı anabolik formülasyonunu birleştirir.

Eşzamanlı olarak, steroid “istifleme” olarak bilinen bir uygulama ile
büyük suprafizyolojik dozları karşılamak için iskelette önemli bir anabolik cevap ortaya çıkarmaya çabalıyorlar.

Ne yazık ki son bilimsel çalışmalar, AAS kullanıcılarını destekliyor
“Doz ne kadar büyük, kas o kadar büyük” teorisi. Testosteronun anabolik etkisi doza bağımlıdır ve androjen reseptörleri, maruz kalınmasıyla azalmaz aksine artar

Ankete katılanların yaklaşık% 100’ü için enjekte edilebilir formülasyonlar kullandıklarını bildirilmiş.

Steroid kullanıcıların çoğu, 4-20 hafta için steroidlere ara verir.
Buna karşılık düzenli kullanıcılar ‘‘ temizlemek için 4-6 hafta steroid tatili yapar


Bu örnekte steroid kullanıcılarının yarısı
ilaçları yılda 6 ay veya daha fazla süreyle kullandığını bildirildi.
Steroid kullananların yalnızca küçük bir kısmı (% 6)
yılın 52 haftasında sürekli ilaç kullanımı bildirmiştir. Bu grup anabolizanları asla bırakmaz.

gorsel-11

anabolik steroid kullanan kişilerin kullanım yıl sayısı

Kullanılan yıl sayısına dikkat edilicek olursa 10 senenin üstünde kullanım oranı %12

Yardımcı ürünler ve kullanım nedenleri

gorsel-12

anabolic steroid ile beraber kullanılan ek ürünler

gorsel-13

Anabolic steroid ile beraber kullanılan ek ürünlerin dozları

gorsel-14

Genel olarak yapılan anabolik steorid kürleri

Anabolik Steroid Kulanıcılarında Görülen Yan Etkiler  

 

Anabolik/androjenik steroidler (AAS) genellikle yüksek güvenlikli  ilaçlar olarak kabul edilirken, kullanımları ayrıca bir takım yan etkilerle ilişkilendirilebilir. Bu yan etkilerin çoğu, tedavi kullanım  sırasında sıklıkla belirgindir, ancak bunların sıklığı, dozlar tedavi üstü aralıklara ulaştıkça önemli ölçüde artma eğilimindedir. Anabolik / androjenik steroidleri fiziksel veya performans arttırıcı amaçlarla kötüye kullanan hemen hemen herkes, kullanımlarından kaynaklanan bir tür olumsuz etki fark eder. Bir araştırmaya göre, bir grup steroid bağımlısında somut yan etkilerin tam sıklığı %96.4 idi. Bu,  ilaçları kötüye kullanmanın ve yan etkilerini fark etmemenin, bunlara katlanmaktan çok daha nadir olduğunu açıkça göstermektedir. Anabolik/androjenik steroidlerin çeşitli iç sistemler üzerinde oluşturabileceği yan etkilere ek olarak,bazı etkileri  kullanıcı tarafından hemen anlaşılmaz. Aşağıdakiler, AAS kullanımından etkilenen biyolojik sistemlerin ve reaksiyonların bir özetidir.

 

gorsel-15

Anabolik steroid kullanımına bağlı en sık görülen yan etkiler

Anabolizanların Kalp Damar Sistemi üzerine etkileri 

Androjenik steroidlerin yüksek  dozlarda kullanılması, kalp damar  sistem üzerinde bir dizi olumsuz etkiye sahip olabilir. Bu, serum kolesterolündeki olumsuz değişiklikler, kalp duvarlarının kalınlaşması, artan kan basıncı ve damar   değişiklikleri dahil olmak üzere birçok alanda fark edilebilir. Akut anlamda, bu ilaçlar kuşkusuz çok güvenlidir. Sağlıklı bir kişinin izole bir steroid küründen kalp krizi geçirme riski son derece uzaktır. Felç riski de son derece düşüktür. Bununla birlikte, bu ilaçlar uzun süre kötüye kullanıldığında, kardiyovasküler sistemi üzerindeki olumsuz etkilerinin birikmesi için zaman verilir. Kalp krizi veya inme nedeniyle artan erken ölüm şansı, benzer şekilde, uzun süreli steroid kötüye kullanımı için geçerli bir risktir. Bu riski daha iyi anlamak için, özellikle anabolik/androjenik steroidlerin Kalp damar sistemine ne  şekilde nasıl etkilediğine bakmalıyız

Kolesterol  ve lipit sistemi 

Anabolik/androjenik steroid kullanımı hem HDL (iyi) hem de LDL (kötü) kolesterol değerlerini olumsuz etkileyebilir. HDL'nin LDL kolesterol fraksiyonlarına oranı, aterojenik veya anti-aterojenik etkileri destekleyen, arterlerde devam eden plağın dağılımının kaba bir görüntüsünü sağlar. Steroid kullanımı sırasında görülen genel model, genellikle kombine olan HDL konsantrasyonlarının düşürülmesidir.

Anabolik/androjenik steroidler, HDL seviyelerinin düşürür. Bu olumsuz etki, HDL (iyi) kolesterolün parçalanmasından sorumlu bir karaciğer enzimi olan hepatik lipazın androjenik uyarılması aracılığıyla gerçekleşir. Vücutta daha fazla hepatik lipaz aktivitesi ile, uygun (anti-aterojenik) HDL kolesterol partikülleri vücuttan temizlenir. dolaşım hızlanır ve seviyeleri düşer. Bu, hafif derecede yüksek tedavi  dozaj seviyelerinde bile çok belirgin görünen bir etkidir. Örneğin, testosteron cypionate ile yapılan araştırmalar, haftada 300 mg'lık bir dozla HDL kolesterolünde %21'lik bir düşüş kaydetmiştir. Bu dozu 600 mg'a çıkarmanın herhangi bir önemli ek etkisi olmadı, bu da güçlü HDL baskılaması için dozaj eşiğinin oldukça Düşük olduğunu gösteriyor 

Oral steroidler, özellikle c-17 alfa alkillenmiş bileşikler, hepatik lipazı uyarmada ve HDL seviyelerini baskılamada özellikle etkilidir. Bunun nedeni karaciğerdeki ilk geçiş konsantrasyonu ve metabolizmasıdır. Bu nedenle stanozolol, androjenik yan etkiler açısından testosterondan daha hafif olabilir, ancak kardiyovasküler zorlanma söz konusu olduğunda daha sıkıntılıdır. Haftalık 200 mg testosteron enanthate enjeksiyonunun günde yalnızca 6 mg oral stanozolol dozuyla etkilerini karşılaştıran bir çalışma, bu iki ilaç türü arasındaki güçlü farkı çok iyi ortaya koymaktadır. Yalnızca altı hafta sonra, 6 mg stanozolol'ün HDL ve HDL-2 kolesterol düzeylerini sırasıyla ortalama %33 ve %71 oranında azaltır. HDL seviyeleri (esas olarak HDL-3 alt fraksiyonu) testosteron grubunda sadece %9 oranında azaldı. LDL kolesterol düzeyleri de stanozolol ile %29 artarken, testosteron ile %16 düştü. Esterlenmiş enjekte edilebilir steroidler genellikle kardiyovasküler sistem için oral ajanlardan daha az streslidir.

Östrojenlerin kolesterol profilleri üzerinde olumlu bir etkiye sahip olabileceğini not etmek de önemlidir. Bu nedenle, testosteronun estradiole aromatizasyonu, serum kolesterolünde daha dramatik bir değişikliği önleyebilir. Bir çalışma, bu etkiyi, aromataz inhibitörü testolakton içeren ve içermeyen haftada 280 mg testosteron enanthate'in neden olduğu lipid değişikliklerini karşılaştırarak inceledi. Metiltestosteron, karşılaştırmayı değerlendirmek için günde 20 mg dozda üçüncü bir grupta da test edildi. (Oral alkillenmiş bir steroidin etkisi). Bu çalışmada sadece testosteron enanthate kullanan grup, 12 haftalık araştırma boyunca HDL kolesterol değerlerinde küçük ama anlamlı olmayan bir düşüş gösterdi. Ancak sadece dört hafta sonra, testosteron artı aromataz inhibitörü kullanan grup ortalama %25'lik bir HDL düşüşü sergiledi. Metiltestosteron alan grup, çalışmadaki en güçlü HDL düşüşünü yaşadı ve dört hafta sonra %35 düştü. Bu grup ayrıca LDL kolesterol seviyelerinde olumsuz bir artış fark etti.

Anabolizanlar ve patolojik Kalp Büyümesi 

İnsan kalbi tamamen kaslardan oluşur. Fonksiyonel androjen reseptörlerine sahiptir ve erkek steroid hormonlarına büyümeye duyarlıdır. Bu gerçek, erkeklerin ortalama olarak kadınlardan daha büyük kalp kütlesine sahip olmalarını kısmen açıklamaktadır. Fiziksel aktivite de kalbin büyümesi üzerinde güçlü bir etkiye sahip olabilir. Direnç egzersizi (anaerobik), genellikle iç boşlukta eşit bir genişleme olmadan kalp duvarının kalınlaşmasıyla kalp boyutunu artırma eğilimindedir. Bu eşmerkezli yeniden modelleme olarak bilinir. Dayanıklılık (aerobik) sporcuları ise, ventriküllerde önemli bir kalınlaşma (eksantrik yeniden şekillenme) olmaksızın, iç boşluğun genişlemesi yoluyla kalp boyutunu artırma eğilimindedir. Eşmerkezli veya eksantrik yeniden şekillenme ile bile, atletik kalpte diyastolik fonksiyon genellikle normal kalır. Kalp kası da dinamiktir. Kondisyonlu bir sporcudan düzenli antrenman kesildiğinde, duvar kalınlaşması ve boşluk genişlemesi azalma eğilimi gösterir.

Anabolik steroid kullananlar, ventriküler hipertrofi olarak bilinen sol ve sağ ventrikül (kanı pompalayan kalp odacıkları ) duvarlarının kalınlaşması riski altındadır. Özellikle sol ventrikülün (ana pompalama odası) hipertrofisi, anabolik/androjenik steroid kullananlarda kapsamlı bir şekilde belgelenmiştir. Sol ventrikül hipertrofisi, yine, doğal güce sahip sporcularda da bulunurken, madde bağımlısı sporcular çok daha derin bir güce sahip olma eğilimindedir. duvar kalınlaşması Ayrıca, diyastolik fonksiyonda bozulma ve nihayetinde kalp etkinliğinde azalma dahil olmak üzere, bu kalınlaşmayla ilgili patolojik sorunlar geliştirme eğilimindedirler. Bozulma düzeyi, steroid kötüye kullanımının dozu ve süresi ile yakından ilişkilidir. 13 mm'yi aşan bir sol ventrikül duvarı kalınlığı doğal olarak nadirdir ve steroid kötüye kullanımının veya başka nedenlerin göstergesi olabilir. Ayrıca, patolojik sol ventrikül hipertrofisinin geliştiğini düşündürebilir. Bu tür hastalarda ek testler önerilir.

Sol ventrikül hipertrofisi (LVH), yüksek tansiyonu olan aşırı kilolu bireylerde mortalitenin bağımsız bir göstergesidir.Ayrıca atriyal fibrilasyon, ventriküler aritmi ve ani kollaps ve ölümle de ilişkilendirilmiştir. Steroid kullanmayan atletlerde LVH eğilimi gösterirken klinik önemi olmadığı için, LVH'li steroid kullanan hastalarda QT dağılımındaki patolojik artışlar fark edilir. Bu değişiklikler, LVH'li hipertansif hastalarda kaydedilen QT dağılımındaki artışlara benzer olma eğilimindedir. 

Kalp kütlesi, anabolik/steroid kullanımının mevcut durumuna, ortalama doza ve alım süresine bağlı olarak artabilir veya azalabilir. Aynı şekilde, anabolik/androjenik steroidler artık kullanılmadığında kalp genellikle küçülmeye başlar. Bu etki, bir sporcu sıkı bir antrenman programı izlemediğinde kalbin küçülmesine benzer. Ancak bu etkiyle bile, kalp kası büyüklüğünde ve işlevinde ilaçların neden olduğu bazı değişiklikler devam edebilir. Steroid kullanımının ve kesilmesinin sol ventrikül hipertrofisi üzerindeki etkilerini inceleyen araştırmalar, en az birkaç yıl boyunca steroid kötüye kullanımından kaçınan atletik deneklerde, steroid kullanmayan atletik kontrollere kıyasla biraz daha yüksek derecede konsantrik sol ventrikül hipertrofisine sahip olduğunu kaydetti. Uzun süreli steroid kötüye kullanımı ve ardından yoksunluğun ardından patolojik sol ventrikül hipertrofisinin eğilimi, araştırma ve tartışma konusu olmaya devam etmektedir.

Kan Basıncı (Hipertansiyon )

Anabolik/androjenik steroidler kan basıncını yükseltebilir. Bu ilaçları yüksek  dozlarda alan vücut geliştiriciler üzerinde yapılan araştırmalar, hem sistolik hem de diyastolik kan basıncında artış olduğunu göstermiştir. Steroid kullananlarda, Hipertansiyon veya sistolik veya diyastolik ölçümler için sürekli olarak 140/90 veya üzerinde yüksek kan basıncı,  bildirilmiştir, ancak çoğu durumda yükselmeler daha ılımlıdır. Artan kan basıncına, artan su tutma, artan vasküler sertlik ve artan hematokrit dahil olmak üzere bir dizi faktör neden olabilir. Aromatize edici veya yüksek düzeyde östrojenik steroidler, kan basıncı üzerinde en büyük etkilere neden olma eğilimindedir, ancak östrojenik olmayan anabolik/androjenik steroidlerle yükselmeler göz ardı edilemez. Anabolik/androjenik steroidler kesildikten sonra kan basıncı normale dönme eğilimindedir

Anabolik/androjenik steroidler, hematolojik sistemde kanın pıhtılaşmasını etkileyen bir takım değişikliklere neden olabilir. Ancak bu etki çok değişken olabilir. Bu ilaçların tedavi dozları kullanımının plazmin, antitrombin III ve protein S seviyelerini arttırdığı, fibrinolizi (pıhtı parçalanması) uyardığı ve pıhtılaşma faktörleri II, V, VII ve X'i baskıladığı bilinmektedir. Bu değişikliklerin tümü pıhtılaşma kabiliyetini azaltmak için çalışır.  Anabolik/androjenik steroidler için reçeteleme yönergeleri, bir kan pıhtısının oluşması için geçen sürenin bir ölçüsü olan protrombin süresindeki potansiyel artışlar konusunda uyarıda bulunur. Protrombin süresi çok fazla artarsa, iyileşme bozulabilir. Anabolik/androjenik steroidlerin protrombin zamanı üzerindeki etkileri, bu ilaçları tedavi dozlarında kullanan sağlıklı bireyler için genellikle klinik açıdan anlamlı değildir. Bununla birlikte, antikoagülan (kan sulandırıcı) alan hastalar, kullanımlarından olumsuz etkilenebilir.

 

Anabolik / androjenik steroid kötüye kullanımı, kanın pıhtılaşma kabiliyetindeki artışlarla ilişkilendirilmiştir. Bu ilaçlar, trombin  ve C-reaktif protein seviyelerinin yanı sıra, trombosit agregasyonunu ve kan pıhtılarının oluşumunu destekleyebilen tromboksan A2 reseptör yoğunluğunu,  yükseltebilir. Steroid kullanıcıları üzerinde yapılan araştırmalar, bazı deneklerde trombosit agregasyon değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı artışlar göstermiştir.  Steroid kullananlarda (bazen ölümcül kan pıhtıları, emboliler ve felçlerin meydana geldiği) artan sayıda vaka bildirimi de vardır. Bu olayları doğrudan steroid kötüye kullanımına kesin olarak bağlamak zor olsa da, yan etkiler Anabolik steroidlerin kan pıhtılaşma sistemi bileşenleri üzerindeki etkisi iyi anlaşılmıştır.Bu ciddi yan etkiler artık bu ilaçları inceleyen birçok kişi arasında steroid kötüye kullanımının bilinen riskleri olarak kabul edilmektedir.

Terapötik seviyelerde, anabolik/androjenik steroidlerin anti-trombik etkileri fizyolojiye hakim gibi görünmektedir ve kanın pıhtılaşma kabiliyetindeki azalmalar olabilir.

Hematolojik (Polisitemi)

Anabolik/androjenik steroidler eritropoezi (kırmızı kan hücresi üretimi) uyarır. Bunun potansiyel bir olumsuz etkisi, polisitemi veya kırmızı kan hücrelerinin aşırı üretimidir. Polisitemi, hematokrit düzeyine veya kırmızı hücrelerden oluşan kan hacminin yüzdesinde yükselmedir. Hematokrit yükseldikçe kanın viskozitesi ( yoğunluğu) de artar. Kan çok kalınlaşırsa, dolaşım yeteneği bozulur. Bu, emboli ve inme dahil olmak üzere ciddi trombik olay riskini büyük ölçüde artırabilir. Yüksek hematokrit düzeyi de kalp hastalığı için bağımsız bir risk faktörüdür.Normal hematokrit düzeyi erkeklerde %40,7 ila %50,3 ve kadınlarda %36,1 ila %44,3'tür (sayılar kaynağa bağlı olarak çok az değişebilir). %50'lik bir hematokrit normal olabilirken, %60'ın üzerindeki bir hematokrit kritik (hayatı tehdit edici) kabul edilir.

Anabolik/steroid uygulaması, hematokrit seviyesini n daha fazla yükseltme eğilimindedir. Sonuç olarak, birçok steroid kullanan vücut geliştirmeci, normal aralığın üzerinde hematokrit seviyelerine sahip olacaktır. Örneğin, bir çalışma, steroid kullanan rekabetçi vücut geliştirmecilerden oluşan bir gruptaki ortalama hematokriti %55,7 olarak ölçmüştür. Bu seviye klinik olarak yüksek kabul edilir ve kan viskozitesini ciddi kardiyovasküler olay riskini artıracak kadar artırır. İzole bir neden olması muhtemel olmamakla birlikte, yüksek hematokritin, genellikle yüksek tansiyon, homosistein ve/veya ateroskleroz ile birlikte görülen bazı steroid bağımlılarının ölümlerine katkıda bulunan bir faktör olduğuna inanılmaktadır. Anabolik/androjenik steroid almayan vücut geliştiricilerdeki ortalama hematokrit düzeyi, sağlıklı yetişkin erkekler için normal aralıkta olan %45,6 idi.

Hormon replasman tedavisinde uzmanlaşmış birçok doktor, %55'lik bir hematokrit düzeyini mutlak bir kesme noktası olarak kabul eder. Bu noktada veya üzerinde ve anabolik/androjenik steroid tedavisi güvenli bir şekilde sürdürülemez. İlaç alımı bu noktada kesilmeli hematokrit sorunları düzeltilene takip edilmelidir. Hematokritteki küçük yükselmeler kan verme  ile giderilebilir. Bunun için, steroid alımı sırasında, genellikle iki ayda bir periyodik olarak 1 litre kan alınabilir. Uygun hidrasyon da önemlidir, çünkü dehidrasyon geçici olarak hematokrit seviyesinin yükselmesine neden olarak polisitemi için yanlış bir pozitif verir. Hematokrit normalin üzerindeyse günlük aspirin alımı da tavsiye edilir, çünkü bu trombosit agregasyonunu veya trombositlerin birbirine yapışıp pıhtı oluşturma eğilimini azaltır ( kismi olarak fayda gösterebilir ama riski ortadan kaldırmaz). Bireyler, anabolik/androjenik steroid kullanımıyla ilişkili yüksek hematokrit düzeylerinin potansiyel kardiyovasküler tehlikesi konusunda uyarılmalıdır.

 

Anabolizanlar Böbrekler (Böbrek Sistemi)

Anabolik/androjenik steroidler genellikle böbrek  sistemi tarafından iyi tolere edilir. Bu süreçte güçlü bir toksisite olmamasına rağmen, bu ilaçlar büyük ölçüde vücuttan böbrekler yoluyla atılır. Aslında, bu ilaçların böbrek fonksiyon bozukluğu olan hastalarda destekleyici tedavi olarak kullanılabileceği birçok durum vardır. Örneğin, böbrek hastalığının çeşitli formlarıyla ilişkili anemisi olan hastalarda kırmızı kan hücrelerinin üretimini artırmak için anabolik steroidler reçete edilmiştir. Hatta genel anabolik (yağsız vücut kütlesi) desteği olarak ve hipogonadizmi tedavi etmek için kullanılmıştır. diyalize giren hastalarda. Bu tür hastalarda dikkat edilmesi gerekse de, tedavi genellikle çok güvenli bir şekilde yürütülebilir. Sağlıklı bireylerde, kısa süreli anabolik/androjenik steroid uygulamasının neden olduğu klinik renal toksisite olası değildir.

Steroid kullananlarda ciddi böbrek hasarına dair izole raporlar vardır. Örneğin, sınırlı sayıda kişide, genellikle çocuklarda bulunan nadir bir böbrek kanseri türü olan Wilms Tümörü (nefroblastom) gelişmiştir. Yetişkin steroid kullanıcılarındaki durumu şüphelidir, ancak asıl nedenin anabolizanlar olduğuna dair kesin bir kanıt yoktur. Steroid kullananlarda izole renal hücreli karsinom raporları da vardır. Ancak bu, böbrek kanserinin en yaygın şekli olduğu için kesin bağlantılar kurmak yine zordur. Ek olarak, steroid kötüye kullanımı ile kombine karaciğer ve böbrek yetmezliği vaka raporları da mevcuttur.  Kolestazın (safra kanalı tıkanıklığı) akut tübüler nekroz ve böbrek yetmezliğine neden olduğu bilindiğinden, bu vakalarda böbrek yetmezliği steroid kaynaklı karaciğer toksisitesini takip etmiş olabilir.

Böbrek sağlığı, uzun süreli steroid kullanan vücut geliştiriciler ve güç sporcuları için bir endişe kaynağı olmalıdır. Başlangıç ​​olarak, aşırı direnç eğitimi böbrek sistemi üzerinde bir miktar baskı oluşturabilir. Rabdomiyoliz adı verilen bir durum, kana miyoglobin ve bir dizi nefrotoksik bileşik salan kas dokusunun aşırı hasarından kaynaklanır. Yüksek seviyelerde bu, böbrek dokusuna zarar verebilir ve hatta böbrek yetmezliğine neden olabilir. Nadiren ciddi klinik vaka bildirimleri olmuştur

Steroid kullanımı ayrıca böbrek hasarına yol açabilen hipertansiyona neden olabilir. Anabolik/androjenik steroidler genellikle böbrekler için doğrudan toksik ilaçlar olarak kabul edilmese de, aşırı antrenman, artan günlük kas proteini döngüsü ve yüksek kan basıncı ile karakterize edilen bir yaşam tarzını ve uzun vadeli metabolik durumu desteklemek için kullanılabilirler. Zamanla bu böbrek sağlığını tehlikeye atabilir. Böbrek fonksiyonunun düzenli olarak izlenmesi önerilir.

Karaciğer (Hepatik Sistem)

Birçok oral anabolik/androjenik steroid (veya oral steroidlerin enjekte edilebilir formları) karaciğer için toksiktir (hepatotoksik). Bu bileşikler kötüye kullanıldıklarında ve bazen tedavi koşulları altında bile ciddi ve bazen yaşamı tehdit eden hasarlara neden olabilir. Klinik hepatotoksisite ile yaygın olarak ilişkilendirilen ajanlar arasında (ancak bunlarla sınırlı değildir) fluoksimesteron, methandrostenolon, metilandrostenediol, metiltestosteron, noretandrolon, oksimetolon ve stanozolol yer alır. Bu steroidlerin tümü karbon-17'de bir etil veya metil grubuna sahiptir ( c-17alfa alkilasyon). Tüm c-17alfa alkillenmiş anabolik/androjenik steroidler, bir düzeyde hepatotoksisiteye sahiptir. Yüksek karaciğer enzimleri ile değerlendirilen karaciğer toksitesi, son derece nadir durumlarda nandrolon dekanoat ve testosteron enanthate dahil olmak üzere alkillenmemiş esterleştirilmiş enjekte edilebilir steroidlerle de bildirilmiştir. Bununla birlikte, bu steroidler hiçbir zaman ciddi karaciğer hasarı ile ilişkilendirilmemiştir . 

Erken karaciğer toksisitesi genellikle fiziksel semptomlar veya fonksiyon bozukluğu gelişmeden önce hepatik fonksiyon için kan testi sonuçlarında görülür. Bu, sırasıyla serum glutamik-oksalosetik transaminaz (SGOT) ve serum glutamik pirüvik transaminaz (SGPT) olarak da adlandırılan aminotransferaz enzimleri AST ve ALT'deki yükselmeleri içerir. Diğer belirteçlerle birlikte kolestatik enzimler alkalin fosfataz (ALP) ve gama-glutamiltranspeptidaz (GGT) de yükselebilir (bakınız: Kan Testlerini Anlamak). Hepatik belirteçlerdeki anormallikleri taramak, steroid uygulamasından kaynaklanan karaciğer hasarını önlemenin en etkili yolu olarak kabul edilir. Kişinin şikayeti  olmadan karaciğer harabiyeti olur ve  fark edilmezse ve ilaç alımında bir değişiklik olmazsa, daha ciddi hepatik zorlanma, yaralanma veya hepatik yetmezliğine  ilerlemesi muhtemeldir. Anabolik/androjenik steroid kullanımının derhal kesilmesi ve karaciğer ve tüm vücut sağlığının tam olarak değerlendirilmesi  karaciğer toksisitesi belirtileri ortaya çıkarsa tavsiye edilir.

Oral anabolik/androjenik steroidlerin uygulanmasının neden olduğu gerçek karaciğer fonksiyon bozukluğunun en yaygın şekli kolestazdır.  Bu, genellikle karaciğerdeki (intrahepatik) küçük safra kanallarının tıkanması nedeniyle safra akışının azaldığı bir durumu tanımlar. Bu, safra tuzlarının ve bilirubinin sindirim sisteminden düzgün bir şekilde atılmak yerine karaciğerde ve kanda birikmesine neden olur. Enflamasyon (hepatit) de mevcut olabilir.Kolestaz semptomları anoreksi, halsizlik, mide bulantısı, kusma, üst karın ağrısı veya kaşıntıyı (kaşıntı) içerebilir. Safra atılımının azalması nedeniyle dışkı kil rengine (alkolik dışkı) dönüşebilir ve idrar kehribar rengine dönebilir. Kolestatik sarılık gelişebilir ve bu sarılık, yüksek seviyelerde iyot nedeniyle ciltte, gözlerde ve mukoz membranlarda sararma ile karakterizedir.

İntrahepatik kolestaz genellikle tüm hepatotoksik steroidlerin kesilmesinden sonraki birkaç hafta içinde ciddi bir yaralanma veya tıbbi müdahale olmaksızın kendiliğinden düzelir. Daha ciddi vakalarda, normal hepatik enzim seviyeleri ve işleyişin eski haline gelmesi birkaç ay alabilir. Hepatik lezyonların da en azından kısmen zamanla iyileşmesi muhtemeldir. Bazı durumlarda doktorlar, iyileşmeyi hızlandırmak için hepatoprotektif ve anti-kolestatik etkilere sahip olduğu bilinen ikincil bir safra tuzu olan ursodeoksikolik asit (ursodiol) ile destekleyici tedavi başlatmışlardır. Bu ilacı steroid ile  birlikte, kullanımının sonuçların bilinmemektedir. Karaciğer oldukça dirençlidir ve ek patolojiler olmadıkça intrahepatik kolestazın ilacın kesilmesinden sonra bozulmaya devam etmesi olası değildir.

Daha ciddi hepatik komplikasyonlar nadirdir, ancak peliosis hepatis  (karaciğerde kanla dolu kistler), varis kanamalı portal hipertansiyon (tıkanan kan akışına bağlı olarak portal vende artan kan basıncının neden olduğu kanama), hepatoselüler adenom (non- habis karaciğer tümörü), hepatoselüler karsinom (malign karaciğer tümörü) ve hepatik anjiyosarkom (karaciğer içindeki kan damarlarının çeperindeki agresif habis kanser). Bu patolojilerden bazıları zaman zaman çok sinsi olabilir, hızla gelişir ve belirgin erken belirtiler göstermez. Potansiyel olarak yaşamı tehdit eden bu yan etkilerin çoğu genellikle steroid ilaçları alan çok hasta hastalara atfedilmiş olsa da, artık bu ilaçları kötüye kullanan sağlıklı genç vücut geliştiricileri içeren artan sayıda vaka raporu bulunmaktadır. Ek olarak, önceden sağlıklı olan bir vücut geliştirmecinin yüksek dozda oral anabolik/androjenik steroid aldıktan sonra karaciğer kanseri geliştirdiğine dair en az iki vaka raporu ve bir doğrulanmış ölüm vardır, 

Akne

Androjenler, derideki yağ bezlerini, yağlardan ve ölü yağ üreten hücrelerin kalıntılarından oluşan sebum adı verilen yağlı bir maddeyi salgılamak için uyarır. Aşırı uyarı, steroid kötüye kullanımında olduğu gibi, yağ bezlerinin boyutunda da önemli bir artışa neden olabilir. Yağ bezleri, derinin tüm kıl içeren bölgelerinde kıl foliküllerinin tabanında bulunur. Androjen seviyesi çok yükselirse ve yağ bezleri aşırı aktif hale gelirse, saç folikülleri büyümeye başlayabilir.sebum ve ölü deri hücreleriyle tıkanarak sivilceye neden olur. Akne vulgaris (yaygın akne), özellikle ilaçlar yüksek seviyelerde alındığında, steroid kullananlarda sık görülür. Bu genellikle yüz, sırt, omuzlar ve/veya göğüsteki akne lezyonlarını içerir.

Hafif bir akne vulgaris  genellikle  reçetesiz akne ilaçları ve fazla yağı ve kiri temizleyen sıkı bir cilt temizleme rutini ile giderilir. Hassas kişilerde akne konglobata (cilt altında bağlı nodüllerle şiddetli akne) veya akne fulminans (yüksek derecede yıkıcı iltihaplı akne) dahil olmak üzere daha ciddi akne gelişebilir. Bu tür vakalar, genellikle izotretinoin tedavisini içeren tıbbi müdahale gerektirebilir. Şiddetli aknenin tedavisi için topikal anti-androjen ilaçlar da araştırılmaktadır ve erken denemelerde büyük umut vaat etmektedir. Akne, tipik olarak steroid kullanımının kesilmesiyle düzelir bazen kesildikden belli bir süre sonra başlar , Aknenin ciddi formları kalıcı izlere neden olabilir.

Saç Dökülmesi (Androgenetik Alopesi)

Anabolik/androjenik steroidler, kafa derisinde androgenetik alopesi (AGA) olarak bilinen bir tür saç dökülmesine katkıda bulunabilir. Bu bozukluk, androjen etkisi altında saç köklerinin ilerleyici küçülmesi ve saç büyümesinin  kısalması ile karakterize edilir. Etkilenen foliküller tarafından üretilen saçlar, kafa derisini giderek daha az etkili bir şekilde kaplayacak şekilde giderek incelir. Erkeklerde üretilen kellik genellikle en basit şekilde erkek tipi olarak tanımlanır. Bu, başlangıçta, androjen reseptörü konsantrasyonlarının yüksek olduğu alanlarda, uzaklaşan bir saç çizgisini (fronto-temporal incelme) ve taçta incelmeyi içerecektir.

Androgenetik alopesi, hem erkeklerde hem de kadınlarda en yaygın saç dökülmesi şeklidir. Özellikle erkeklerde yaygındır ve nüfusun %50'den fazlası 50 yaşına bunu yaşar. Adından da anlaşılacağı gibi, androgenetik alopesi hem androjenik hormonların hem de genetik faktörlerin etkileşimini içerir. Bu duruma sahip kişiler, androjenlere lokal olarak daha duyarlı görünmektedir ve etkilenmeyenlere kıyasla kafa derisinde daha yüksek androjen reseptör proteini ve dihidrotestosteron seviyelerine sahiptir.  Dihidrotestosteron, androgenetik alopesinin ilerlemesinde yer alan birincil hormon olarak tanımlansa da, bu durumu etkileme konusunda benzersiz bir yeteneğe sahip değildir. Tüm anabolik/androjenik steroidler aynı hücresel reseptörü uyarır ve sonuç olarak gerekli androjenik uyarımı sağlayabilir. Kellik, dihidrotestosterona dönüşen veya dihidrotestosterondan türetilen steroidlerin yokluğunda bile steroid kullanımından kaynaklanabilir.

Androgenetik alopesinin genetiği tam olarak anlaşılamamıştır. Bir zamanlar bu durumun yalnızca anne tarafından büyükbabadan miras alınabileceğine inanılıyordu. Bununla birlikte, daha yeni kanıtlar, birçok durumda babadan oğula bulaşma için güçlü destek göstererek bu görüşle çelişmektedir. Androjen reseptörünün belirli varyantları (polimorfizmleri) dahil olmak üzere, bazı genlerin hastalıkla potansiyel bir bağlantısı olduğu tespit edilmiştir.  Bununla birlikte, tek başına hiçbir genetik varyant henüz tüm androgenetik alopesi vakalarını açıklayamamıştır. AGA'nın artık birçok gen içerdiğine inanılıyor.

 Bu genlerin bir araya gelme şekli ve kafa derisindeki androjenlerin seviyesi, androgenetik alopesinin başlangıcını ve şiddetini kontrol etmek için nihayetinde birlikte çalışabilir. Östrojenin aynı zamanda anajen fazını uzattığı da bilinmektedir ve bu durumun patogenezi eninde sonunda hem androjen hem de östrojen aktivitesini değiştiren genleri kapsayabilir.

Erkeklerde androgenetik alopesi tedavisi genellikle topikal minoksidil ve bir 5-alfa redüktaz enzim inhibitörü olan oral finasteridi içerir. Kadınlara tipik olarak anti-androjenler ve östrojen/progestin ilaçları reçete edilir. Her iki durumda da odak, kafa derisindeki (en azından geçici olarak) durumu durdurabilen göreceli androjenik etkiyi azaltmaktır. Bunu göz önünde bulundurarak, saç dökülmesinden endişe duyan birçok steroid kullanıcısı, ilaç alımlarını gereksiz androjenik aktiviteyi en aza indirecek şekilde uyarlayacaktır. Bu genellikle ılımlı dozlamayı ve oksandrolon, metenolon veya nandrolon gibi yüksek anabolik-androjenik oranlara sahip ilaçların dikkatli seçimini içerir. Alternatif olarak, bazıları kafa derisi DHT dönüşümünü azaltmak için finasterid ile birlikte enjekte edilebilir testosteron esterlerini kullanmayı tercih edebilir. Bu stratejiler değişen derecelerde başarı ile karşılanır.

Genetik olarak yatkın olanlar için androjenlerin androgenetik alopesinin ilerlemesinde rol oynadığı iyi anlaşılmıştır. Bu nedenle steroid kullanımı, bu durumun ilk göze çarpan başlangıcıyla aynı zamana denk gelebilir. Bununla birlikte, herhangi bir genetik yatkınlık taşımayan bir bireyde anabolik/androjenik steroid kötüye kullanımının kelliğe neden olup olmadığı bilinmemektedir.

Kemik gelişimini engeleme

Anabolik/androjenik steroidler, fiziksel olgunluktan önce uygulandıklarında doğrusal büyümeyi engelleyebilir. Bu hormonlar aslında doğrusal yükseklik üzerinde ikili bir etkiye sahip olabilir. Bir yandan anabolik etkileri, kalsiyumun kemiklerde tutulmasını artırarak lineer büyümeyi kolaylaştırabilir. Bir dizi anabolik steroid programı, kısa boylu çocukların daha hızlı büyüme oranlarına ulaşmalarına yardımcı olmada başarılı olmuştur.

Bununla birlikte, anabolik/androjenik steroid kullanımı büyüme plaklarının erken kapanmasına neden olabilir ve bu da daha fazla boy uzamasını engeller. Bu ilaçları alan genç atletlerde gözle görülür şekilde bodur büyüme (boy kısalığı) vakaları olmuştur. Steroid tedavisinin spesifik sonucu, uygulanan ilacın tipine ve dozuna, uygulandığı yaşa, göre hastanın yanıtı değişir.

Androjenler, östrojenler ve glukokortikoidlerin tümü doğal olarak kemik olgunluğuna katılırken, östrojen hem erkeklerde hem de kadınlarda doğrusal büyümenin birincil durdurcusu olarak kabul edilir. Kadınlar ortalama olarak erkeklerden daha kısadır ve ayrıca büyümeleri biraz daha erken yaşlarda durma eğilimindedir. , bu hormonun etkilerinden dolayı. Ya östrojene dönüşen ya da doğal olarak östrojenik olan anabolik/androjenik steroidlerin benzer şekilde lineer büyümeyi engelleme olasılığı diğer ajanlara göre daha fazladır. Östrojenik aktiviteye sahip popüler anabolik/androjenik steroidler arasında (ancak bunlarla sınırlı olmamak üzere) boldenon, testosteron, metiltestosteron, metandrostenolon, nandrolon ve oksimetolon yer alır. Bu ilaçlar, daha güçlü büyüme durmasını tetikleme potansiyelleri nedeniyle genç hastalarda daha dikkatli kullanılmalıdır.

Östrojen, doğrusal büyümeyi engellemek için doğrudan epifiz büyüme plakalarına etki eder. Bu plakalar, büyüyen kemiklerin sonunda bulunur ve kondrositler adı verilen kök benzeri hücrelerden oluşan bir koleksiyon içerir. Bu hücreler, yeni kemik hücreleri oluşturmak için çoğalır ve farklılaşır, yavaş yavaş kemiklerin uzunluğunu ve bireyin boyunu genişletir. Bu hücreler, programlanmış yaşlanma (hücre ölümü) ile sınırlı bir ömre sahiptir. Bu, kondrosit çoğalma hızının zamanla yavaşlamasına ve sonunda durmasına neden olacaktır. Kondrositler, fiziksel olgunluk noktasında kan ve kemik hücreleriyle değiştirilir, kemikleri "kaynaştırır" ve daha fazla doğrusal büyümeyi engeller. Östrojenin uyarılması, kondrositlerin proliferatif potansiyelini daha erken tüketerek kemik yaşı ilerlemesini hızlandırıyor gibi görünmektedir.

Yaş ayrıca hastanın epifizyal füzyona duyarlılığını da etkiler. Küçük çocuklar kemik olgunluğu noktasından uzakta olduklarından, hormon tedavisinin engelleyici etkilerinin büyümenin durmasıyla ortaya çıkması daha uzun sürer. Yavrular yaşlandıkça bu etkilere karşı daha duyarlı hale gelebilirler. Örneğin, genç erkekleri (ortalama yaş 14) uzun boylu olarak tedavi eden araştırmalar, altı aylık testosteron enantatın (iki haftada bir 500 mg), nihai boyu tahmin edilen sonuca kıyasla neredeyse üç inç azaltmak için yeterli olduğunu buldu. Bu, ergenlik döneminde steroid alımının boy üzerinde çok somut bir etkiye sahip olabileceği gerçeğinin altını çizen orta derecede terapötik bir doz. Bu sorun o kadar basit olmayabilir

Bireyler, fiziksel olgunluktan önce anabolik/androjenik steroidler kullanıldığında büyümenin kesintiye uğrama olasılığı konusunda uyarılmalıdır

Günümüzde mevcut  ergenlik dönemi boy uzatma   teknikleri   arasında  yapılan  metodlar   büyüme hormonu  ve aromatoz inhibitörleri uygulaması yer almaktadır .   aromataz inhibitörleri ile östrojen miktarını azaltmak   büyüme hormonunu  yükseltmek     mantığına dayanaır.  Oksandrolan ile   yapılan çalışmalara bakıcak olursa   kız çocuklarında   büyümeye ciddi  katkısı olduğu belirlenmiştir.

Tendon Yaralanması

Anabolik/androjenik steroid kullanımı bazen tendon zedelenmesi sıklığında  artışla ilişkilendirilir, Bunun birkaç potansiyel nedeni vardır. En temellerinden biri kasların hızlı büyümesidir. Anabolik/androjenik steroidlerin etkisi altında, kaslar oldukça kısa bir süre içinde önemli ölçüde daha büyük ve daha güçlü hale gelebilir. Steroid kullanıcısının kaldırdığı ağırlık arttıkça tendonlara binen yük de artar. Tendonlara eklenen gerilimi telafi etmeleri için yeterli zaman verilmezse (veya veremiyorsa), antrenman veya atletik performans sırasında yırtılabilirler. Bu nedenle, anabolik steroidler, bazı kullanıcılarda dolaylı olarak bu tür yaralanmalara yol açabilir.

Bu tür bir yaralanmaya katkıda bulunan daha doğrudan mekanizmalar da olabilir. İskelet kası dokusuna benzer şekilde, tendonlar androjenlere duyarlıdır. Çalışmalar, anabolik steroidlerin uyarılması altında tendonların daha sert hale geldiğini göstermektedir. Doku esnekliği azaldıkça, tendonların göreli gücü    de azalır (esasen yırtılma noktasını düşürür). Ayrıca, anabolik steroidlerin kaslardaki iyileşme sürecine yardımcı olduğu bilinmesine rağmen, araştırmalar bunların tendon yaralanmalarının iyileşmesini fiilen engelleyebileceğini düşündürmektedir. Bu kabul edilebilir bir yaralanma sonrası olay olsa da, daha küçük hasar alanlarının zarar görmeyebileceği tahmin edilebilir.  Artan güç kapasitesi nedeniyle artan iş yükü ile birleşen bu faktörler, anabolik/androjenik steroid kullanımı sırasında tendon yaralanması için daha büyük bir potansiyeli açıklayabilir.

Anabolik steroidlerin bağ dokusu hasarındaki potansiyel rolüne ilişkin veriler belirsizdir. Bazı çalışmalar, AAS kullanımı ile tendon yaralanması arasında bir ilişki bulamamıştır. Genel olarak, bu tür yaralanmalar hala oldukça nadirdir. Bu, anabolik steroid kullanımı ile bir ilişkiyi kanıtlamayı zorlaştırabilir. AAS kullanım seviyesi de şüphesiz bu tür yaralanmalara katkıda bulunan güçlü bir faktördür. Tendon yırtılmalarını daha çok  daha gelişmiş vücut geliştiriciler ve steroid kullananlarda görmekteyiz. Öte yandan, AAS'yi orta derecede kullanan ve vücut kütlelerini makul seviyelerde tutan kişilerde tendon yaralanması (belirli bir kaza olayı olmadan) son derece nadir görünmektedir. Bu tür bir yaralanma potansiyeli, birçok kişinin AAS ile yavaş ve istikrarlı bir şekilde kütle biriktirmenin daha iyi olduğuna inanmasının bir nedenidir.

Su ve Tuz Tutma

Anabolik/androjenik steroidler vücutta depolanan su ve sodyum miktarını artırabilir. Bu, hem hücre içi hem de hücre dışı su bölmelerindeki artışları içerebilir. Hücre içi sıvı, hücrelerin içine çekilen suyu ifade eder. Bu, kasların protein içeriğini artırmasa da kas hücresini genişletir ve genellikle toplam yağsız vücut kütlesinin bir parçası olarak hesaplanır ve izlenir. Hücre dışı su, dolaşım sisteminde ve çeşitli vücut dokularında hücreler arasındaki boşluklarda (interstisyel) depolanır. İnterstisyel sıvıdaki artışlar fark edilebilir ve kozmetik olarak rahatsız edici olabilir. Şiddetli vakalarda bu, ellerin, kolların, vücudun ve yüzün şişmesiyle birlikte vücuda çok kabarık bir görünüm (periferik veya lokalize ödem) getirebilir. Bu, vücut boyunca kas özelliklerinin görünürlüğünü azaltabilir. Aşırı sıvı retansiyonu aynı zamanda yüksek kan basıncıyla da ilişkilendirilebilir, bu da kardiyovasküler ve renal gerilimi artırabilir.

Östrojen, hem erkeklerde hem de kadınlarda sıvı tutulumunun düzenleyicisidir. Bu etkiye kısmen, böbreklerde suyun geri emilimini kontrol eden birincil hormon olan hipotalamik arginin vazopresin (AVP) değişiklikleri aracılık ediyor gibi görünmektedir. Artan östrojen seviyeleri, suyun daha fazla depolanmasını teşvik edebilen AVP seviyelerini yükseltir. Östrojenin böbreklerdeki böbrek tüpleri üzerinde aldosterondan bağımsız bir şekilde etki ederek sodyumun geri emilimini arttırdığı görülmektedir. Sodyum, hücre dışı ortamdaki ana elektrolittir ve hücrelerin ozmotik dengesini düzenlemeye yardımcı olur. Daha yüksek seviyeler, hücre dışı bölmedeki suyu önemli ölçüde artırabilir. Ya östrojene dönüşen ya da doğal östrojenik aktiviteye sahip olan anabolik/androjenik steroidler, aynı şekilde, artan hücre dışı su tutma ile ilişkili olan steroidlerdir.

Östrojenik anabolik/androjenik steroidler genellikle kütle kazanma (hacim oluşturma) amaçları için tercih edilir. Bir steroid kullanıcısı, eğitimin bu aşamasında su tutmayı göz ardı edebilir, hatta bazen boyuttaki büyük artışları hoş bir fayda olarak görebilir. Testosteron ve oksimetolon gibi östrojenik steroidler, kısmen yüksek östrojenik aktivitenin anabolik faydalarından kaynaklanabilecek en güçlü kütle ve kuvvet yapıcı ajanlar olarak kabul edilir. Kaslarda, eklemlerde ve bağ dokularında depolanan fazla suyun da kişinin yaralanmaya karşı direncini arttırdığına inanılır. Birçok güçlü östrojenik anabolik/androjenik steroidin kullanımıyla, su tutma, egzersiz sırasındaki ilk vücut ağırlığı artışının büyük bir kısmından (%35 veya daha fazla) sorumlu olabilir .Steroid tedavisi. Steroidler kesildiğinde veya östrojenik aktivite azaldığında bu ağırlık hızla kaybedilir.

Oksandrolon ve stanozolol gibi aromatize olmayan steroidlerin de su tutulmasını artırdığı gösterilmiştir, bu nedenle bu etki tamamen aromatize olabilen veya östrojenik maddelere özel değildir. Östrojenik etkisi düşük olan veya hiç olmayan anabolik steroidler, tüm vücutta mütevazı artışlar üretme eğilimindedir. ancak su ve hücre içi sıvı tutma ve görünür hücre dışı bölmede değil. Bu steroidlerin kozmetik açıdan daha çekici olduğu kabul edilir ve genellikle yağsız kütle ve kas tanımını iyileştirmek isteyen vücut geliştiriciler ve atletler tarafından tercih edilir. Düşük görünür su tutma ile ilişkili popüler anabolik/androjenik steroidler arasında fluoksimesteron, metenolon, nandrolon, oksandrolon, stanozolol ve trenbolon bulunur.

Aşırı su tutma, anti-östrojen tamoksifen sitrat gibi yardımcı ilaçlar veya anastrozol gibi bir aromataz inhibitörü kullanılarak giderilebilir. Östrojenlerin aktivitesini en aza indirerek, bu ilaçlar depolanan su seviyesini etkili bir şekilde azaltabilir. Aromatize edilebilir bir steroidin kullanıldığı çoğu durumda, aromataz inhibitörlerinin bu amaca ulaşmada önemli ölçüde daha etkili olduğu kanıtlanmıştır. Vücut geliştiriciler arasında yarışma sırasında yaygın bir uygulama da, renal su atılımını doğrudan artırarak fazla suyu atabilen bir diüretik kullanmaktır. Bu, kas tanımını hızla iyileştirmek için en etkili yöntem olarak kabul edilir, ancak aynı zamanda en akut riskli uygulamalardan biri de olabilir. Su tutma, steroid kullanımının kalıcı bir yan etkisi değildir. Anabolik/androjenik steroid uygulaması durdurulduktan sonra fazla su hızla atılır ve normal su dengesine geri dönülür.

Fiziksel  sıkıntılar (Erkek)

 

Disfoni (Vokal Değişiklikler)

Kadınlarda ses kalınlaşması  çok daha  yaygın olmakla birlikte, anabolik/androjenik steroidler erkeklerde ses fizyolojisini değiştirebilir. Bu, sesin kalınlaşmasını içerebilir. Disfoni, ergenlik döneminde anabolik/androjenik steroidler uygulandığında en yaygın olanıdır, çünkü androjenlerin etkisi altında daha derin yetişkin sesi henüz oluşturulmamıştır. Olgunlaşmadan önce anabolik/androjenik steroidlerin uygulanması, aynı şekilde, ses perdesinde ilerleyici bir düşüşe neden olabilir ve daha genç hastalarda tüylü ses değişikliklerini tetikleyebilir. Androjenlerin yetişkinlikte ses fizyolojisi üzerinde çok daha az (genellikle minimal) etkisi vardır. Bazı vakalarda androjen kullanımıyla seste hafif bir alçalma fark edilebilse de yetişkin erkeklerin ses kalitesi de aynı şekilde çok nadirdir. Ayrıca, anabolik/androjenik steroid kötüye kullanımı ile ilgili olarak stridor (nefes alırken titreşen ses) ve ses kısıklığına ilişkin münferit bir rapor da mevcuttur. Bu örnek aynı zamanda sigara içmeyi de içermekte olup, steroidlerin doğrudan etkisinin ayırt edilmesini zorlaştırmaktadır. Genel olarak, ses fizyolojisi yetişkinlikte iyice yerleşmiştir. Perdede çok küçük azalmalar dışında, anabolik/androjenik steroidlerin ses üzerinde güçlü işitsel etkilere sahip olması beklenmemektedir.

Jinekomasti

Belirgin östrojenik veya progestasyonel aktiviteye sahip anabolik/androjenik steroidler jinekomastiye (erkeklerde kadın meme gelişimi) neden olabilir. Bu bozukluk özellikle erkeklerde memedeki erkek ve dişi seks hormonlarının dengesizliği nedeniyle aşırı glandüler dokunun büyümesi ile karakterize edilir. Östrojen, meme bezi büyümesinin birincil destekçisidir ve duktal epitelyal hiperplazi, duktal uzama/dallanma ve fibroblast proliferasyonunu teşvik etmek için memedeki reseptörler üzerinde etki gösterir. Öte yandan androjenler, glandüler doku büyümesini engeller. Yüksek serum androjen seviyeleri ve düşük östrojen genellikle erkeklerde bu doku gelişimini engeller, ancak doğru hormonal ortam sağlandığında her iki cinsiyette de mümkündür. Jinekomasti, çoğu kullanıcı tarafından anabolik/androjenik kötüye kullanımın çirkin bir yan etkisi olarak kabul edilir. Aşırı durumlarda meme, bol giysilerle bile saklanması zor olan çok kadınsı bir görünüm alabilir.

Jinekomasti, bir dizi ilerleyici aşamada gelişme eğilimindedir. Bu sürecin şiddeti, kullanılan ilaç(lar)ın tipine, dozuna ve hormonlara karşı bireysel duyarlılığa bağlı olarak değişecektir. İlk işaret tipik olarak meme başı bölgesinde ağrıdır (jinekodin). Bu, meme başı bölgesinin (lipomasti) etrafındaki küçük şişlik ile hızlı bir şekilde çakışabilir. Bu, esas olarak glandüler dokuyu değil, yağı içerdiğinden, bazen sözde jinekomasti olarak adlandırılır. Bu aşamada, rahatsız edici steroidal bileşikleri azaltarak veya ortadan kaldırarak ve birkaç hafta boyunca uygun bir anti-östrojenik ilaç uygulayarak hafif meme ucu şişmesini gidermek mümkün olabilir. Bununla birlikte, tedavi edilmezse, bu, önemli miktarda yağ, fibröz ve glandüler doku büyümesini içeren jinekomastiyi temizlemek için hızla ilerleyebilir. Sert doku büyümesi, meme ucunun derinine sıkıştırıldığında erken aşamalarda kolayca hissedilebilir. Belirgin jinekomasti muhtemelen düzeltici kozmetik cerrahi (erkek meme küçültme) gerektirebilir.

Jinekomasti, steroid kötüye kullanımının çok yaygın bir yan etkisi olmasına rağmen, belirli ilaçlar veya uygulamalarla açık ilişkisi göz önüne alındığında, aynı zamanda kolaylıkla önlenebilir bir yan etkidir. Dikkatli steroid seçimi ve makul dozlama .

Pek çok steroid kullanıcısı ayrıca sıklıkla, yüksek östrojenisitenin etkilerine etkili bir şekilde karşı koyabilen bir tür östrojen bakım ilacı alır. Yaygın seçenekler arasında anti-östrojen tamoksifen sitrat veya anastrozol gibi bir aromataz inhibitörü bulunur. Steroid uygulamasının sonunda (genellikle birkaç haftalık anti-östrojen kullanımını içerir) bir döngü sonrası hormon geri kazanım programının kullanılması da yaygın olarak tavsiye edilir, çünkü jinekomasti bazen steroidlerin olmadığı döngü sonrası hormon dengesizliği fazında rapor edilir. 

Progesteronun, östrojenin meme dokusu büyümesi üzerindeki uyarıcı etkisini de artırabileceğini belirtmek önemlidir. Bu nedenle, progestasyonel ilaçlar, östrojen seviyelerini yükseltmeden bile hassas kişilerde jinekomasti başlangıcını tetikleyebilir. Pek çok anabolik steroidin, özellikle nandrolondan türetilenlerin, güçlü progestasyonel aktivite sergiledikleri bilinmektedir. Jinekomasti bu ilaçlarla yaygın bir durum olmasa da, bazen anekdot raporlarında bu yan etki ile ilişkilendirilirler. 

Fiziksel  sıkıntılar (kadın)

Doğum kusurları  

terotejenik  etki yani anne karnındaki bebeğe  zararlı etkileri vardır 

Disfoni (ses değişiklikleri)

Anabolik/androjen steroidler genellikle kadınlarda sesin kalınlaşmasıyla bağlantılıdır. Buna, (kadınlarda) normalde yüksek androjen seviyelerine maruz kalmayan ses fizyolojisinde yer alan gırtlak ve kas dokuları üzerindeki doğrudan androjenik etki neden olur. Erken değişiklikler, ses spektrumunun yüksek ve alçak ucunda perdede duyulabilir kaymalarla (sessiz konuşma ve ses projeksiyonu) sesin hafif bir kısılmasını içerebilir. Konuşma sırasında tipik olarak daha düşük bir genel frekans, yüksek frekansta bir azalma vardır. perde ve ses kararsızlığı ve çatlama. Çoğu durumda, AAS ilaçlarının neden olduğu değişiklikler  erkeklerinkine benzeyebilir. 

Sesin kalınlaşması androjenik veya erkeksileştirici bir etki olarak tanımlanır. Testosteron, fluoksimesteron ve metandrostenolon gibi daha yüksek nispi androjeniteye sahip anabolik/androjenik steroidler de benzer şekilde kadınlarda kullanıldıklarında ses değişikliğine neden olma eğilimindedir.Tüm anabolik/androjenik steroidler, kadın sesini değiştirme yeteneğine sahiptir. Bununla birlikte, doğru uyarı seviyesi. Bu noktaya kadar, oksandrolon ve nandrolon gibi hafif anabolik maddelerle bile terapötik koşullar altında ses değişiklikleri bildirilmiştir. Değişiklikler genellikle kolayca oluştuğundan, tüm AAS alımı sırasında sesi izlemek için özen gösterilmelidir. Anabolik/androjenik steroidlerin derhal kesilmesi semptomların şiddetini azaltabilir, ancak bazı değişikliklerin kalıcı olması muhtemeldir. Anabolik/androjenik steroid kullanımı da aynı şekilde kadınlarda ses fizyolojisini kalıcı olarak değiştirebilir.

Büyümüş Klitoris (Klitoromegali)

Erkek ve dişi üreme sistemleri östrojen ve testosteronun etkisi altında farklılaşır ve gelişir. Bir yetişkin olarak bile, dişi üreme sistemi erkek cinsiyet hormonlarına gelişimsel olarak duyarlı olmaya devam eder. Kadınlarda androjen seviyesinin yükselmesi klitorisin büyümesini (klitoral hipertrofi) uyarabilir. Androjen seviyeleri hızlı bir şekilde azaltılmazsa, bu, klitorisin klinik olarak anormal büyümesi (klitoromegali) ile karakterize edilen dış genital organların virilizasyonuna yol açabilir. Klitoromegali ile klitoris küçük bir penise benzemeye başlayabilir ve hatta cinsel uyarılma (ereksiyon) sırasında gözle görülür şekilde büyüyebilir. Daha ciddi vakalarda, erkek penisiyle ilişkisi çok çarpıcı ve net olabilir. Klitoromegali çok utanç verici bir durum olabilir ve genellikle başlangıcı fark edildiğinde hızlı müdahale gerektirir.

Klitoromegali, yetişkinlikte anabolik/androjenik steroid uygulaması veya başka bir patolojiden (edinilmiş klitoromegali) kaynaklanabilmesine rağmen, en yaygın olarak doğuştan gelen bir bozukluk olarak görülür. Virilize edici bir yan etki olarak, klitoromegali doza bağlı (androjenikliğe bağlı) bir şekilde ortaya çıkma eğilimindedir. Bu nedenle, daha yüksek dozlar ve daha fazla androjenik maddenin (testosteron, trenbolon ve metandrostenolon gibi) başlangıcını tetikleme olasılığı daha yüksektir. Öncelikle nandrolone, stanozolol ve oxandrolone gibi anabolik steroidler daha az androjenik ve virilize edicidir ve bu nedenle kadınların tedavisinde tercih edilir. Steroid kullanımının neden olduğu klitoromegali hem önlenebilir hem de ilerleyicidir. Aşırı androjenik etkiyi fark edildiğinde erken hafifletmek, tedavinin en temel parçasıdır. Ancak önemli ölçüde gelişmiş dokunun tersine çevrilmesi rekonstrüktif cerrahi (klitoroplasti) gerektirecektir. Dorsal ve ventral nörovasküler demetleri ve normal doku hissini korumak için özel dikkat gösterilmelidir.

 

Vücut Kıllanması

Anabolik/androjenik steroidler kadınlarda erkek tipi vucut kıllanmasına neden olabilir. Tıbbi olarak hirsutizm olarak tanımlanan bu durum, vücudun androjene duyarlı bölgelerinde kılların büyümesi ile karakterize edilir. Hirsutizm ile birlikte, kadınlarda değil erkeklerde normalde kıl büyümesiyle ilişkili olan yüz, göğüs, karın ve sırt bölgelerinde koyu kaba tüyler (terminal kıllar) gelişebilir. ve kıl foliküllerinde androjen etkisini en aza indirecek bir stratejinin başlatılması. Bu, oral östrojenler, anti-androjenler (spironolakton) veya finasterid kullanımını içerebilir. Bir antifungal ajan olan topikal ketokonazol de bir miktar başarı ile kullanılmıştır. Tıbbi tedavilere yanıt yavaş olabilir ve anabolik/androjenik steroid kullanımının neden olduğu değişiklikler bir yıl daha uzun süre devam edebilir. Etkilenen bölgelerde düzenli olarak tüylerin alınması gerekebilir. Hirsutizm şiddeti, alınan ilaç(lar)ın androjenitesi, kullanım dozu ve süresi ve kişinin duyarlılığı ile ilişkili olacaktır.

 

Menstrüel düzensizlikler

Anabolik/androjenik steroidler kadınlarda adet döngüsünü değiştirerek seyrek adet görme veya hiç adet görmeme (amenore) ile sonuçlanabilir. Doğurganlık da kesintiye uğrayabilir. Anabolik/androjenik steroidler kesildikten ve doğal hormonal denge yeniden sağlandıktan sonra normal menstrüasyonun yeniden başlaması beklenir. Kadın hormonal ekseninin ve doğurganlığının tamamen iyileşmesi bazı durumlarda aylar alabilir ve doğurganlığın uzun süreli kesintiye uğraması da   mümkündür.

Küçülmüş Meme Büyüklüğü

Anabolik/androjenik steroidler, östrojenin meme dokuları üzerindeki büyümeyi destekleyici etkilerini engelleyebilir ve meme boyutunda gözle görülür bir küçülmeye (meme atrofisi) neden olabilir. Kadınlarda androjen kullanımının özellikle glandüler doku boyutunda bir azalmaya neden olduğu ve fibröz bağ dokusunda bir artışı teşvik ettiği gösterilmiştir. Bu fizyolojik değişiklikler, kadınlarda seks steroidlerinin çok düşük olduğu menopozdan sonra kaydedilenlere benzer. Aşırı androjen etkisi altında önemli yerel doku yeniden şekillenmesi olabileceğinden, AAS tarafından üretilen meme büyüklüğündeki azalmalar, ilaç alımının kesilmesinden sonra çok kalıcı olabilir. Kadınlar, anabolik/androjenik steroid kötüye kullanımı ile göğüslerinde önemli fiziksel değişiklikler olma potansiyeli konusunda uyarılır.

Psikoloji

Anabolik/androjenik steroidlerin insan üzerindeki  psikolojik etkileri karmaşıktır, tartışmalıdır ve tam olarak anlaşılmamıştır. Kesin olarak bilinen şey, seks steroidlerinin insan psikolojisini etkilediğidir. Bireyin genel ruh hali, uyanıklığı, saldırganlığı, esenlik duygusu ve psikolojik durumumuzun diğer birçok yönünde rol oynarlar. Cinsiyet steroid seviyelerindeki farklılıklar nedeniyle erkekler ve kadınlar arasında bilinen psikolojik farklılıklar vardır ve benzer şekilde, ekzojen steroidlerin uygulanmasıyla değişen hormon seviyeleri insan psikolojisini etkileyebilir. Bununla birlikte, bu ilişkinin kesin gücü, birçok araştırma ve spekülasyon konusu olmaya devam etmektedir. Şimdiye kadar sunulan daha önemli verilerin bazılarını gözden geçirirken, AAS'nin psikolojik sağlığın birkaç temel alanındaki etkilerinin (eksik olsa da) daha iyi anlaşıldığını görüyoruz.

Saldırganlık

Erkekler kadınlardan daha agresif olma eğilimindedir, bu özellik kısmen daha yüksek androjen seviyelerine atfedilmiştir. Fizyolojik olarak androjenlerin, beynin insan saldırganlığında yer alan amigdala ve hipotalamus bölgeleri üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Ayrıca, dürtü kontrolü ile ilgili bir alan olan orbitofrontal korteksi de etkilerler. Steroid kullanan kişiler, anabolik/androjenik steroidler alırken sıklıkla saldırganlık (sinirlilik ve huysuzluk) artışı bildirirler. Aslında, yasadışı steroid kullanan topluluk arasında, bu ilaçlar genellikle saldırganlığı teşvik edici özellikleri açısından birbirlerinden ayrılırlar. Patlayıcı güç sporlarındaki birçok sporcu, saldırganlığı ve rekabetçi dürtüyü desteklemek için daha büyük yetenek algıladıkları için özellikle testosteron, metiltestosteron ve fluoksimesteron gibi yüksek oranda androjenik ilaçları tercih eder. Steroid kullanımı ile saldırganlık arasındaki bazı ilişkiler anlaşılsa da,  çok tartışılan bir konu olmaya devam ediyor.

Artan testosteron ester dozajlarının psikolojik etkileri, bir dizi plasebo kontrollü çalışmada incelenmiştir. Terapötik seviyelerde, hiçbir olumsuz psikolojik etki görülmez. Herhangi bir şey varsa, testosteron replasman tedavisi ruh halini ve esenlik duygusunu iyileştirme eğilimindedir. Kontraseptif bir dozda (haftada 200 mg) kullanıldığında yine önemli bir psikolojik etki görülmez. Doz orta düzeyde bir tedavi üstü aralığa (haftada 300 mg) ulaştığında, bazı hastalarda saldırganlık gibi psikolojik yan etkiler ortaya çıkmaya başladı. ancak bu raporlar hafif ve seyrektir. Haftada 500 ila 600 mg'lık bir dozda (terapötik düzeyin 5 ila 6 katı), saldırganlık ve sinirlilikte hafif artışlar sıklıkla rapor edilir.

Kapsamlı bir plasebo kontrollü çalışma, bir steroid kürünün kendi kendine uygulanmasından önce ve sırasında 160 düzenli kullanıcıdan oluşan bir grubun incelenmesi yoluyla, genellikle aşırı dozlar ve çoklu ilaç kombinasyonları ile karakterize edilen steroid kötüye kullanımının psikolojik etkilerine ilişkin anlayışımızı ilerletmektedir.  Bilmeden sahte ilaçlar alan 80 kişiden oluşan bir plasebo grubu da incelenmiştir. Sistem Kontrol Listesi-90 (SCL-90) ve Düşmanlık ve Düşmanlığın Yönü Anketi (HDHQ) kullanılarak kapsamlı psikolojik değerlendirmeler yapılmıştır. Plasebo steroid kullananlar, herhangi bir önemli psikolojik değişiklik fark etmedi. Bununla birlikte, steroid kötüye kullanımı, tüm HDHQ ölçümlerinde daha yüksek düşmanlık seviyeleri ile ilişkilendirildi; özellikle eyleme geçirme, başkalarını eleştirme, paranoid düşmanlık, suçluluk, özeleştiri, başkalarını suçlama, kendini suçlama ve genel düşmanlıktaki artışlar. SCL-90 derecelendirmeleri, obsesif kompulsiflik, kişilerarası duyarlılık, düşmanlık, fobik kaygı ve paranoid düşünce için steroid kötüye kullanımı sırasında da yüksekti. Herhangi bir şiddet davranışı bildirilmemesine rağmen, istismar düzeyi hafiften ağır düzeye yükseldikçe düşmanlık  önemli ölçüde artma eğilimindeydi.

Suç ve Şiddet

Anabolik/androjenik steroid kötüye kullanımı ile şiddet arasındaki bağlantıların kurulması çok daha zor olmuştur. Böyle bir ilişkiyi öneren çoğu makale ya bağlantılı verileri kullandı ya da bireysel vaka çalışmalarını tartıştı. Bunlar, araştırmanın kapsamını genişletmeye yardımcı olur, ancak nedenselliği kanıtlamak için güvenilir değildir. Örneğin, bir çalışmada steroid kullanan 23 erkekten oluşan bir grup sorgulandı ve bu erkeklerin AAS ilaçları uyguladıkları sırada kız arkadaşları ve eşleriyle çok daha fazla sayıda sözlü ve hatta fiziksel kavgaya karıştıklarını bildirdi.  Bazı erkeklerin AAS'yi kötüye kullanırken bu tür davranışlara diğerlerinden daha duyarlı olmaları çok fazla olabilir. Bununla birlikte, münferit   bir makale  doğrulamak için yeterli değildir: AAS'nin son derece küçük bir kullanıcı azınlığında şiddet içeren davranışları tetikleyip tetikleyemeyeceğini ve eğer öyleyse, hangi özelliklerin bu davranışları tetiklediğini belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. 

Ciddi suçluluğun steroid kötüye kullanımı ile ilişkilendirilmesi de zor olmuştur. Tartışıldığında, yine zayıf bağıntılı veriler ve vaka çalışmaları görme eğilimindeyiz. Örneğin, İsveç'te yayınlanan bir makale, steroid kötüye kullanımı ile silahlar ve dolandırıcılık suçları arasında bir ilişki olduğunu bildirmektedir. Ancak, steroid kötüye kullanımının bu suçtan fiilen sorumlu olup olmadığı veya sadece bununla ilişkili olup olmadığı belirsizdir.

  Başka bir makale, anabolik/androjenik steroidleri kullandıkdan sonra   sonra cinayetten veya cinayete teşebbüsten tutuklanan, daha önce hiçbir suç veya psikiyatrik geçmişi olmayan üç kişiyi ele aldı. Bunun gibi hikayeler ilginç (ve çok sayıda) olsa da, genel popülasyonda milyonlarca steroid kullanıcısı var. ikna edici  olmaktan uzak. Bugüne kadar, anabolik/androjenik steroid kötüye kullanımının, daha önce akli dengesi yerinde olan bir kişide şiddetli veya ciddi suç davranışına neden olabileceğine dair kesin bir tıbbi kanıt yoktur.

Bağımlılık

Anabolik/androjenik steroidler kötüye kullanılan ilaçlar olarak kabul edilir. Bunun için evrensel olarak kabul edilmiş bir tanım bulunmamakla birlikte, kötüye kullanım genellikle olumsuz sonuçlara rağmen bir maddenin kullanılmaya devam edilmesi olarak tanımlanmaktadır. AAS ilaçlarının terapötik üstü dozlarıyla ilişkili olumsuz sağlık sonuçları göz önüne alındığında, bu sınıflandırmayı tartışmak zordur. Kötüye kullanılan ilaçlar sıklıkla aynı zamanda bağımlılık yapan ilaçlardır ve bu bağlamda bu, bir maddenin kullanımını kontrol etme konusundaki zayıflığı tanımlar. Anabolik steroidlerin de bağımlılık ilaçları tanımına uyup uymadığına dair uzun süredir devam eden bir tartışma var. Ayrıca, anabolik steroid bağımlılığı fikrini destekleyenler arasında, bu bağımlılığın doğasına (psikolojik veya fiziksel) ilişkin bir bölünme vardır.

Fiziksel bağımlılık genellikle uyuşturucu bağımlılığının en ciddi şekli olarak kabul edilir, ancak her iki tür de duruma bağlı olarak çok aşırı ve rahatsız edici olabilir. Fiziksel bağımlılık, vücudun normal şekilde çalışabilmesi için bir maddenin verilmesi ihtiyacı olarak tanımlanır. Fiziksel bağımlılık, genellikle ilaç toleransı ve ilaç aniden kesilirse yoksunluk belirtileri ile karakterize edilir. Fiziksel bağımlılığa sahip ilaçların en iyi bilinen örnekleri morfin, hidrokodon, oksikodon ve eroin gibi afyonlardır. Opiyatlar, bağımlı bireylerin kullanmayı bırakması çok zor ilaçlar olabilir, çünkü kullanımlarını bırakmak, fiziksel ağrı da dahil olmak üzere aşırı yoksunluk belirtileri üretme eğilimindedir. terleme, titreme, kalp atış hızı ve kan basıncındaki değişiklikler ve ilaca karşı yoğun istek. İlaç kesildikten sonra fiziksel belirtiler günler ila haftalarca sürebilirken, psikolojik belirtiler aylarca daha uzun sürebilir.

Anabolik/androjenik steroid kötüye kullanımı, hem psikolojik hem de fiziksel uyuşturucu bağımlılığının teşhisi için gerekli olan DSM-IV kriterlerinin çoğuyla ilişkilendirilebilir. Örneğin, birisinin ilaçları başlangıçta planladığından daha yüksek dozlarda veya daha uzun süreler boyunca alması alışılmadık bir durum değildir (kriter #1). 

Birçok uzun süreli kullanıcıda bu ilaçları kullanımlarını azaltma arzusu vardır, ancak kas büyüklüğü, gücü veya performansındaki kayıplarla ilgili endişeler bu kararı vermelerine engel olabilir . Olumsuz sağlık sonuçlarına rağmen bireyler genellikle steroidleri kötüye kullanmaya devam eder . Steroid kötüye kullanımı ayrıca azalan bir etki düzeyi ve artan dozlarla da ilişkilidir . Son olarak, steroid kesilmesi, cinsel istekte azalma, yorgunluk, depresyon, uykusuzluk, intihar düşünceleri, huzursuzluk, ilgi eksikliği, beden imajından memnuniyetsizlik, baş ağrıları, anoreksiya ve ilaç alma isteği gibi yoksunluk belirtileri  ile ilişkilendirilmiştir. daha fazla steroid.

Anabolik/androjenik steroidlerin fiziksel faydaları, ilaç bağımlılığı konusunu büyük ölçüde karmaşıklaştırmaktadır. Narkotiklerden farklı olarak, steroid kullanımının arkasındaki ana motivasyon, kas ve performans üzerindeki olumlu etkileridir. Bunu akılda tutarak, steroid bağımlılığı aslında birçok durumda kas dismorfisi için yanlış bir teşhis olabilir. Bu, aşırı kas gelişimine rağmen kalıcı fiziksel yetersizlik duyguları ile karakterize edilen psikolojik bir hastalıktır. Steroid kötüye kullanımı (genellikle aşırı), kas dismorfiklerinde kompulsif direnç eğitimi ile birlikte oldukça yaygındır. Ancak steroid kötüye kullanımı, bu bozukluğun bir nedeni değil, bir semptomu olarak kabul edilir. Benzer bir anlamda, anabolik/androjenik steroidlerin fiziksel, güç ve performans iyileştirici nitelikleri,

 

Bir benzetme, sözde çikolata bağımlılığı olabilir. Bazı bireyler, çikolata tüketimiyle ilgili olarak, kontrolsüz aşırı yeme ve olumsuz sosyal ve sağlık sonuçlarıyla ilgili somut psikolojik sorunlar geliştirir. Ancak çikolatanın kendisini bağımlılığa neden olan bir madde olarak görmüyoruz.

Steroid kullanımının güçlendirici niteliklerinin, fiziksel faydalarına yönelik bir çekimin ötesine geçtiğine dair bazı kanıtlar vardır. Fareler ve hamsterler gibi laboratuvar hayvanları, örneğin testosteronu ve diğer anabolik/androjenik steroidleri tekrar tekrar kendi kendine uygulayacaktır; bu, fiziksel bir değişim algısının neden olamayacağı bir etkidir.252 Testosteronun ayrıca, mezolimbik dopamin sistemi ile etkileşime girdiği de bilinmektedir. kötüye kullanılan diğer ilaçlarla ortaktır.253 254 Çalışmalar ek olarak, anabolik/androjenik steroidlerin dopamin taşıyıcı yoğunluğunu etkilediğini ve beyin ödüllendirme sisteminin duyarlılığını artırdığını ileri sürmektedir.255 Steroidlerin psikolojiyi etkilediği bilinmektedir ve kötüye kullananlar genellikle artan bir zindelik, canlılık, ve AAS ilaçları alırken güven. Bazıları bunun kısmen doğal bir psikoaktif etkiye bağlı olduğunu düşünüyor. Anabolik/androjenik steroidlerin aslında hafif psikoaktif ilaçlar olup olmadığını belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Anabolik/androjenik steroidler belirgin sarhoşluk yaratan ilaçlar değildir, bu da onları diğer ilaçlardan ve suistimal veya bağımlılıktan çok farklı kılar. Bu, bir uyuşturucu bağımlılığının teşhisini zorlaştırır. Tanım olarak, uyuşturucu bağımlılığı, psikoaktif bir maddenin kötüye kullanılması ile ilgilidir ve AAS ilaçlarının doğru bir şekilde psikoaktif maddeler olarak sınıflandırılıp sınıflandırılamayacağı bilinmemektedir. Şu anda çoğu uzman, anabolik/androjenik steroidleri gerçek fiziksel bağımlılığa sahip ilaçlar olarak görmemektedir. Kür sonrası hormon dengesizliğini geleneksel yoksunluk semptomlarıyla ilişkilendirmek zordur ve tolerans, mutlaka azalan bir biyolojik etki değil, kas büyümesi üzerindeki metabolik sınırların bir işlevidir. Bununla birlikte, bireyler, steroid kötüye kullanımının genellikle psikolojik bağımlılık belirtileriyle ilişkili olduğu konusunda uyarılır. Steroid kötüye kullanımının biyolojik ve psikolojik doğasını değerlendirmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Depresyon/İntihar

Anabolik/androjenik steroid kötüye kullanımı, depresyon nöbetleri ile ilişkilendirilebilir. Bu, özellikle yüksek dozlarda veya uzun kürlerden sonra, AAS ilaçlarının uygulanması kesildikten sonra en yaygın olanıdır. Steroidlerin uygulandığı süre boyunca, vücut aşırı hormon seviyelerini tanıdığı için doğal hormon üretimi azalır. Ama steroidler bırakılınca  geriye kalan düşük hormon seviyeleri , depresyon, uykusuzluk ve ilgi kaybı gibi bir dizi psikolojik semptomla ilişkilendirilebilir. Bu durum genellikle anabolik steroid yoksunluk depresyonu olarak adlandırılır ve vücut yavaş yavaş normal hormon üretimine geri döndüğünden haftalarca hatta aylarca devam edebilir.

Erkeklerde anabolik steroid yoksunluk depresyonunu ele almanın en yaygın yöntemi, önleyici olarak agresif bir döngü sonrası hormon iyileştirme programının uygulanmasıdır. Bu programlar tipik olarak HCG (insan koryonik gonadotropin) ile tamoksifen ve klomifen gibi anti-östrojenik ilaçların birlikte kullanımına dayanmaktadır. Doğal hormon üretiminin daha hızlı geri dönmesine izin vererek, hipotalamik hipofiz testis eksenini uyarabilecek ve hassaslaştırabilecek şekilde birlikte kullanılırlar. Alternatif veya eşzamanlı olarak fluoksetin (veya diğer antidepresan ilaçlar), özellikle bu depresyon uzun süreli veya şiddetli olduğunda, steroidin kesilmesini takiben depresyon belirtilerini hafifletmeye yardımcı olabilir. Ancak bu ilaçlar, bazı hastalarda  aynı zamanda artan intihar düşünceleriyle de bağlantılı olduklarından dikkatli kullanılmalıdır. 

Daha az yaygın olmakla birlikte, anabolik/androjenik steroidlerin aktif uygulaması sırasında bazen depresyon rapor edilmektedir. Bu, özellikle göreceli androjenisite veya östrojenisite ile ilgili olarak seks steroid seviyelerindeki bir dengesizlikten kaynaklanabilir. Çoğu durumda, genellikle anabolik ilaçlar tek başına alındığında, yeterli androjenitenin bulunmadığı bir durumu içerecektir. Sorunu daha da kafa karıştırıcı hale getiren şey, bu depresyonun belirli seks steroidlerinin yüksek veya bastırılmış seviyelerini içerebilmesidir. Depresyona neden olan bir anabolik steroid kürüne testosteron eklenmesi, hem tamamlayıcı androjenik hem de östrojenik etki sağlayabildiğinden, birçok (ancak hepsinde değil) durumda sorunu hafifletebilir.

İntihar nadiren anabolik/steroid kötüye kullanımıyla ilişkilendirilmiştir. Bu tür raporlar genellikle, AAS'yi kötüye kullanmadan önce psikolojik olarak stabil olduğuna inanılan ve uyuşturucu kullanımı sırasında veya sonrasında intihar eden bireyleri içeren vaka çalışmalarıdır. Anabolik steroidlerin kesilmesi sırasında depresyonun yaygın bir yakınma olduğu bilinmektedir. Kullanıcıların küçük bir yüzdesinin özellikle anabolik/androjenik steroidlerin dramatik ruh hali değişimlerini, manik davranışları ve/veya psikolojik etkilerine karşı duyarlı olduğu bilinmektedir. 

Kullanıcıların büyük çoğunluğu psikolojik durumlarında yalnızca hafif  dereceli değişiklikler fark ederken, Bazı  kişilerin neden bu kadar aşırı tepkiler verdiği bilinmiyor. Bu kişileri tanımlamak ve anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Şiddetli depresyon ve intihar düşünceleri de dahil olmak üzere olumsuz psikolojik etkilerin, kullanıcıların küçük bir azınlığında steroid kötüye kullanımı ile ilişkilendirildiği konusunda uyarılır. Bunun ötesinde, anabolik/androjenik steroid kötüye kullanımının, zihinsel olarak stabil olan kullanıcılarda intihara yol açacağını gösteren ikna edici bir kanıt yoktur.

Üreme (Erkek)

Kısırlık

Anabolik/androjenik steroid kullanımı doğurganlığı bozabilir. İnsan vücudu, seks hormonu seviyelerinde (homeostaz) dengeyi korumaya çalışır. Bu denge, büyük ölçüde, testosteron ve sperm üretimini kontrol etmekten sorumlu olan hipotalamik-hipofiz-testis ekseni (HPTA) tarafından düzenlenir. Anabolik/androjenik steroidlerin uygulanması, vücuda hipotalamusun fazlalık olarak algılayabileceği ek seks steroid(ler)i sağlar. Hipofiz gonadotropinleri luteinize edici hormon (LH) ve folikül uyarıcı hormon (FSH) üretimini destekleyen sinyalleri azaltarak bu fazlalığa yanıt verir. LH ve FSH normalde testisler (gonadlar) tarafından testosteron salınımını uyarır ve aynı zamanda sperm miktarını ve kalitesini de arttırır. LH ve FSH seviyeleri düştüğünde, testosteron seviyeleri, sperm konsantrasyonları ve sperm kalitesi düşebilir.

 

suprafizyolojik seviyelerde verilen anabolik/androjenik steroidler genellikle oligozoospermiye ( sperm kalitesinin düsmesi ) neden olur. Bu, ejakülatın ml'si başına 15 milyondan az spermatozoaya sahip olmakla karakterize edilen, azaltılmış doğurganlığın bir şeklidir. Anormal veya hipokinetik (azaltılmış hareket fark eden) sperm sayısındaki artışla belirtildiği gibi, AAS'nin etkisi altında sperm kalitesi de bozulabilir. Oligozoospermi sırasında doğurganlık mümkündür, ancak canlı sperm hala vücut tarafından üretildiğinden. Gebe kalma olasılığı, sperm konsantrasyonlarının normal olduğu zamandan önemli ölçüde daha düşüktür. Çoğu durumda, AAS uygulaması sırasında ejakülatta ölçülebilir sperm olmaması olarak tanımlanan azospermiye  ulaşılır. Gerçek steroid kaynaklı azospermi ile gebelik mümkün değildir. Bazı durumlarda, insan koryonik gonadotropin (HCG) kullanımıyla doğurganlığın geçici olarak geri yüklendiğini unutmayın,

Azalmış doğurganlık, anabolik/androjenik steroid kötüye kullanımının geri döndürülebilir bir yan etkisi olarak kabul edilir. Sperm konsantrasyonları genellikle ilaç alımının kesilmesinden sonraki 3-9 ay içinde normale döner. HCG, tamoksifen ve klomifen kullanımına dayanan önemli bir döngü sonrası iyileşme programı, refrakter dönemi önemli ölçüde kısaltabilir ve steroid kullanan toplulukta şiddetle tavsiye edilir. Vakaların küçük bir yüzdesinde, özellikle uzun süreli ağır steroid kullanımının ardından, HPTA'nın iyileşmesi çok uzun sürebilir ve tam iyileşme bir yıl veya daha uzun sürebilir. Uzun süreli düşük testosteron seviyeleri durumu, bu kadar uzun bir iyileşme penceresi nadiren kabul edilebilir olarak kabul edilir. Bu genellikle bir kişiyi tıbbi müdahale aramaya veya agresif bir HPTA kurtarma programı başlatmaya sevk eder.

Libido/Cinsel İşlev Bozukluğu

Anabolik/androjenik steroidler cinsel isteği ve işleyişi değiştirebilir. Ancak etkilerinin doğası, kullanılan ilaç(lar) ve dozaj(lar)ın yanı sıra kullanıcının hormonal manipülasyona karşı bireysel duyarlılığına bağlı olarak değişebilir. En yaygın tepkilerden biri uyarıcıdır. Testosteron birincil erkek cinsiyet steroididir. Bu nedenle, cinsel isteği artırmaktan ve birçok erkek üreme sistemi işlevini desteklemekten sorumludur. Tüm anabolik/androjenik steroidler testosterondan türetildiği (ve ona benzer etkiye sahip olduğu) için, bu ilaçların kullanımı sıklıkla cinsel istekteki artışla bağlantılıdır. , çiftleşme ve orgazm sıklığının yanı sıra, Ereksiyonların sıklığı ve süresinde de önemli bir artış kaydedilebilir. Çoğu durumda bu yan etkiler rahatsız edici değildir ve hatta kişi tarafından olumlu olarak değerlendirilebilir (bazıları bunun cinsel yaşamlarını iyileştirdiğini düşünür).

AAS kullanımı ayrıca azalmış libido ve cinsel işlevsellik ile ilişkilendirilebilir. Bu birkaç faktöre bağlı olabilir. Biri yetersiz androjenik aktivitedir. Bu , baskılanmış endojen testosteronu telafi etmek için yeterli androjenisite sağlayamayan metenolon, nandrolon veya oksandrolon gibi esas olarak anabolik steroidlerin kullanımıyla meydana gelebilir. Çalışmalar ayrıca östrojenin erkeklerde libido ve cinsel işlevde önemli bir rol oynadığını göstermektedir. . Bu nedenle, aromatize edilemeyen steroidlerin veya aromataz inhibe edici ilaçların kullanımı da bazen etkileşime neden olur. Bir kür sırasında testosteronun eklenmesi veya ikame edilmesi, seks steroid aktivitesinin tüm yelpazesini tamamladığı için genellikle erkek cinsel işleviyle ilgili sorunları düzeltmenin en güvenilir yolu olarak kabul edilir. Endojen steroid seviyeleri düşük olduğunda, steroid kesildikten sonra cinsel sorunların da yaygın olduğunu unutmayın

prostat büyümesi

Anabolik/androjenik steroidler prostatın büyüklüğünü etkileyebilir. Androjenler, yaşamın erken döneminde prostat gelişiminin ayrılmaz bir parçasıdır ve yetişkinlik boyunca prostat yapısını ve işlevini sürdürmek için gereklidir. Androjen seviyesindeki artışlar genellikle bu bezin büyümesinin uyarılmasına (prostat hipertrofisi) neden olur. Örneğin, testosteron alan bazı hastalarda artmış prostat hacmi bildirilmiştir

hipogonadizm tedavisi için enjeksiyonlar ile  aşırı prostat büyümesi yaygın olmamakla birlikte, prostat hacmi belirli bir androjen seviyesi için normal kabul edilen bir boyuta ulaşma eğilimindedir. PSA (prostata özgü antijen) seviyeleri de gösterilmiştir prostat sağlığının tanısal bir belirteci olan bazı hastalarda eksojen testosteronun etkisi altında artmaktadır, 

 Anabolik/androjenik steroid kötüye kullanımı, prostat hacminde önemli artışlara neden olabilir. Daha ciddi vakalarda bu, iyi huylu prostat hipertrofisine (BPH) yol açabilir. BPH, yaşlı erkeklerde sık görülen bir durumdur ve idrar akışının azalması, idrar yapma zorluğu veya rahatsızlığı ve idrar sıklığındaki değişiklikler ile karakterize edilir. Steroid kullanan vücut geliştiriciler arasında BPH ile ilgili anekdot raporları yaygın değildir, ancak endişe gerektirecek kadar sık ​​görülür. Bu tür raporlar çoğunlukla testosteron ve trenbolon gibi daha fazla androjenik ilaçlarla veya genel olarak aşırı AAS dozuyla bağlantılıdır. 

Erkeklerin parmakla rektal muayeneler ve PSA seviyeleri için kan testi ile prostat sağlığını düzenli olarak izlemeleri önemlidir. BPH belirtileri veya yükselmiş PSA değerleri ortaya çıkarsa, anabolik/androjenik steroid kullanımı genellikle derhal kesilir.

Testis küçülmesi

Anabolik/androjenik steroidler testislerin atrofisine (büzülmesine) neden olabilir. Testosteron testislerde Leydig hücreleri tarafından sentezlenir ve salgılanır. Salınımı, seks steroidlerine çok duyarlı bir sistem olan hipotalamik-hipofiz-testis ekseni tarafından düzenlenir. Anabolik steroidler uygulandığında, HPTA yükselmiş hormon seviyelerini tanıyacak ve testosteron sentezini azaltarak yanıt verecektir. Testislere bol miktarda stimülasyon verilmezse, zamanla hem testis hacminin hem de şeklinin kaybını içerebilen bir durum meydana gelir. Bu küçülme  birey için bariz olabilir veya olmayabilir. Bazı durumlarda testisler fonksiyonları yetersiz olsa bile normal görünecektir. Diğer durumlarda, büzülme çok belirgindir. Görünür testis atrofisi, steroid kötüye kullanımının en yaygın yan etkilerinden biridir ve tüm anabolik/androjenik steroid kullananların %50'sinden fazlasında görülür.

Testiküler atrofi sık sık görülmesine rağmen, geçici olarak geri döndürülebilir bir yan etki olarak da kabul edilmektedir. Gonadların yapıları gereği, hormonal etki altında büyüklükleri değişir. Atrofi kalıcı hasar oluşturmamalıdır. Bununla birlikte, bunun nadiren  kalıcı bir sorun olabileceğini unutmayın. Orijinal testis hacminin geri kazanılması için steroidin kesilmesinden sonra haftalarca veya aylarca yeterli LH stimülasyonu gerekebilir. Benzer şekilde, testiküler atrofi genellikle uzun süreli döngü sonrası hipogonadizmin temel nedenidir. Aşırı durumlarda, tam iyileşme 12 aydan fazla sürebilir ve hatta tıbbi müdahale gerektirebilir. Bu iyileşme fazını en aza indirmek için HCG'yi (luteinize edici hormon aktivitesini taklit eden) içeren bir döngü sonrası iyileşme programı kullanılabilir. Bu ilaç, steroid uygulaması sırasında periyodik olarak kullanıldığında testis kütlesini korumak için de sıklıkla etkilidir. HCG  aşırı kullanımı, testislerin LH'ye duyarsızlaşmasına neden olabileceğinden, HPTA'yı komplike kapalı  hale getirebileceğinden dikkatli kullanılmalıdır.

En sık testislerde küçülmeyi görmekteyiz %63 oranında ,Sertleşme bozukluğu %24 ve jinekomasti %23 .

Genel olarak kullanılan yardımcı ilaçlar ve dozları . Growth horman oranlarına dikkat edicek olursanız çok yüksek . Akromegali ve çene büyümesi ve kalp yetmezliği riskleri mevcut

Bu tabloda başlangıç ve ileri düzey kür programları görülmektedir . görüldüğü gibi dozlar aşırı derecede yüksek ve risklidir.

Anabolizan kullanıcılarının kullandığı Yardımcı ilaçlar 

Aksesuar İlaçlar ve Diyet Takviyeleri

İlaç / Ek Kullanım nedeni
Efedrin Uyarıcı, yağ kaybı
Clenbutarol Uyarıcı, yağ kaybı
Amfetamin Uyarıcı, yağ kaybı
Tiroksin Tiroid hormonu, yağ kaybı
Büyüme hormonu Anabolik, kas kütlesini ve kuvvetini arttırır
ensülin Anabolik, kas kütlesini arttırır
İnsülin benzeri büyüme faktörü Anabolik, kas kütlesini arttırır
diüretikler Ödemi azaltmak
İnsan koryonik gonadotrofin Endojen testosteronu geri yükle
Tamoksifen Jinekomasti önlemek
Gama-hidroksibutirat Sakinleştirici, uykuya yardımcı olur / büyüme hormonunu serbest bırakır
opioidler Ağrı kesici
androstenedione Tezgah üstü testosteron öncüsü
kreatin Tezgah üstü ergogenik ek
Dihydroepiandosterone Reçetesiz satılan steroid prekürsörü

Anabolizan Steroidlerin Yan etkileri üzerine diğer çalışmalar

Kronik anabolizan steroid kullanan power lifter ile kullanmayan power lifter arasında  ölüm oranlarının
 4.6 kat daha yüksek olduğu gösterilmiştir

gorsel-16

 

En tehlikeli ama çok nadir görülen komplikasyon kardiyak yönden olanlardır. Çünkü ani ölüm riski taşır. Çok nadir genelikle elektrolit imbalasına bağlı meydana gelebilir

Kronik kullanıcılar için en önemli kaygı kimyasalları bırakınca kaybedeceği kütle korkusudur. Kütlenin sosyal ortamda kazandırdığı itibar ve prestijin getirdiği özgüven ve taktir edilme duygusu eğer kişilik yapısında önemli bir yer kaplıyorsa ,Kisi anabolizan steroidlerin yan etkilerini göz ardı etmeye başlar.

Anabolizan Steroidlerin Kısırlık Etkileri üzerine diğer çalışmalar

Yapılan çalışmalarda haftalık 200 mg testesteron enjeksiyonu ile 12 haftanın sonunda kullanıcıların yarısında azospermi (dölde sıfır sperm tam kısırlık;) diğer yarısında da oligospermi (Sperm konsantrasyonun 15 milyon /ml nin altına inmesi ) tespit edilmiştir.

4-24 ay içerinde sperm sayısının % 95 in üzerinde normale döndüğü tespit edilmiştir.

Tekrarlayan ve kronik streoid kullanımı sonrası Sperm konsatrasyon sıfırlanan ve steroidleri bıraktığı halde yıllarca sperm parametreleri düzelmeyen vaka sunumları mevcuttur bunların bir çoğu HCG ve HMG tedavisi ile düzeltilebilmiştir.

Anabolizan kullanıcıların kullanım şekillerinde kür öncesi sperm testi , sex horman analizi yaptırmadıkları için aslında sorunun en baştan beri var olup olmadığı yada var olan sorunun anaboliklerle daha da artıp artmadığını değerlendiremiyoruz.

Çevresel faktörler nedeniyle erkek kısırlığı son 50-100 yıl içerisinde artmış ve hali hazırda sperm kalitesi zaten azalmıştır. Kür sonrası kalıcı kısırlık sebebi olarak tamamen anabolizanlar sorumlu tutucak araştırma sonuçları şu an için yoktur.

Kür Sonrası post cycle treatment ifadesi ile kısaca PCT dedikleri tamamiyle kişisel tecrübe ile birbirlerine aktardıkları ifadelerle uyguladıkları tedavi rejimleri mevcuttur .

Bu rejimlerde LH hormonu dikkate alınırken ,sperm üretiminden sorumlu horman FSH dikkate alınmaz.

Kür sonrası dönemde Serbest testesteron seviyeleri bakılmadan HCG , östrojen seviyelerine bakılmadan aromatoz inhibitörleri tamamen kulaktan dolma dozlarda ( çok düşük ) kullanılır .

Kür içinde östrojen seviyeleri denetlenmeden ? şikayetlere göre aromataz inhibitörleri verilir bu nedenle uzun kürlerde ileri düzey sporcularda jinekomasti meydana gelir . ABD de jinekomasti operasyonlarının %10 anabolizan kaynaklıdır.

Gene uzun süreli kürlerde uzun süren testesteron baskısı düşük LH seviyeleri nedeniyle testis küçülmesi kür için HCG kullanılmadığı için kaçınılmazdır.

Şu nettir Dışardan testesteron ve anabolizan alımı sırasında sperm üretimi bozulur

Kronik Anabolizan kullanım hikayeleri

Yurt dışı bilimsel makaleler den alıntıdır. İleri düzey vaka hikayeleri.

John, 25

Anabolizan Steroid ile başlayan erken kombine ilaç kullanımının gelişimi

John zor bir çocukluk geçirdi. Annesinden hiçbir sevgi almadığını, onun hakkında fazla sıkıntı hissetmediğini hissetti. Akranları arasında zayıftı ve sınıf arkadaşları tarafından zorbalığa maruz kaldı. Bu nedenle 16 yaşında bir spor salonunda antrenman yapmaya başladı. Amacı hem gücünü hem de vücut kitlesini arttırmaktı. Dört yıllık eğitimden sonra, 20 yaşındayken, spor salonundaki arkadaşlarından biri yaptığı eğitimin etkilerini arttırmak için anabolizan almaya başlamasını tavsiye etti. ilerlemesinde önemli etkiler olduğunu ve ayrıca duygusal yönden rahatladığını fark etti.

AAS’yi bir süre kullandıktan sonra, daha deneyimli sporcuların tavsiyelerini aldı ve jinekomastiyi önlemek için anti-östrojenler almaya başladı. Ayrıca, onu daha enerjik hale getirmek ve daha sıkı çalışmasını sağlamak için efedrin içeren diğer bronkodilatörler ve efedrin içeren diyet takviyeleri kullanmaya başladı. Efedrin çekerken hem psikolojik hem de fiziksel olarak iyi hissetti ve Anabolizan kullanılmasa bile bunu kullanmaya başladı. Ayrıca kendi hormon üretimini hızlandırmak için testosteron salıcılarını almaya başladı. Şimdi izlediği sert eğitim rejimi kas eklemlerinde ve bağlarında ağrı olmasına neden oldu ve bu da analjezik kullanmaya başlamasına neden oldu. John, günde birkaç kez, düzenli olarak ve yoğun olarak çalıştı.

Sosyal etkileşimleri, diğer anabolizan kullanıcıları ile giderek daha da arttı ve ilaçlar ve etkileri hakkındaki bilgileri hızla büyüdü. Çocukken, özellikle kızlarla ilgili olarak çok utangaçtı. Kızlarla hiçbir teması yoktu, onun yerine zamanının çoğunu kaplayan ve yetişkinliğinde devam eden cinsel fanteziler geliştirdi. Yirmi dört yaşındayken, spor salonunda bir kadınla tanıştı ve onun için yeni bir deneyim olan bir ilişki başlattı.

Bu yaşam döneminde, onun için en önemli şey spor salonunda antrenman yapmaktı ve yaşamı giderek ilaç, diyet ve antrenmana odaklandı. Daha fazla egzersiz yapmak için amfetamin kullanmaya başladı; Bunun eğitim sırasında uyanık kalmasına yardımcı olduğunu hissetti. Deneyimi, amfetaminlerin daha da zorlanmasına izin vermesiydi. Amfetaminler zihinsel olarak kendisini iyi hissettirmesine karşın, eğitimden sonra rahatlamakta zorluk çekmelerine de yol açtı. Bu nedenle, rüzgârın azalmasına ve daha iyi uyumasına yardımcı olmak için esrar ve benzodiazepinler almaya başladı. Şimdi amfetaminleri daha sık kullanıyordu çünkü onları eğlence amaçlı kullanmak için harika buluyordu. John daha önce seyrek alkol içmişti, ancak şimdi hafta sonları uyuması ve eğlenmesi için alkolü daha sık kullanmaya başladı.

John, beş yıl boyunca on dört farklı anabolik ürün aldı (oral: oksimetholon, stanozolol, metandrostenolon ve metenolon asetat; enjekte edildi: trenbolon asetat, testosteron karışımları, boldenon, nandrolon esterler, metenolon ve stanozolol). Eğitim süresi boyunca, eğitimin etkilerini arttırmak amacıyla diyet takviyeleri (örneğin protein ve protein, kreatin ve efedra içeren çeşitli ürünler) yedi veya içti.

Başlangıçta, John anabolik kullanımının olumlu etkilerinin olumsuzluktan çok daha ağır basan olduğunu hissetti. Artan özgüven, gelişmiş libido ve çevresinden hem erkeklerden hem de kadınlardan gelen olumlu ifadeleri anlatıyor. Bununla birlikte, psikolojik ve fiziksel sorunları gidermek için çeşitli ilaçlar kullanmasına rağmen, giderek daha fazla olumsuz etki yaşamaya başladı. Testis küçülmesi, cilt lezyonları ve etki problemleri yaşadı. Ayrıca halüsinasyonlar, depresyon, ruh hali değişiklikleri, saldırganlık ve zulüm duyguları yaşamaya başladı. Cinsel fantezileri de daha belirgin hale geldi.

25 yaşına geldiğinde, beş yıllık AAS istismarından sonra, eğitim aldığı spor salonunda AAS kullanımı için test edildi. Şu anki rejimi, nandrolon dekanoat ve amfetamin içermektedir. Testler pozitif çıktığında, spor salonundan yasaklandı. John, hem eğitimi hem de AAS’yi bırakmasına rağmen, artan amfetamin ve alkol kullanımının uyarıcı olduğunu belirtiyor. Diğer istismar ve alkol ilaçlarını kullanımı, ciddi sosyal problemlerle birlikte kötüleşti. İşsiz kaldı, kız arkadaşı onu terk etti, kirasını ödeyemedi ve yoksul oldu. Bu durumda bağımlılık kliniğinden, özellikle psikolojik sorunlarından dolayı yardım istedi.

Joe, 37

AAS ile başlayan geç kombine ilaç kullanımının gelişimi

Joe biyolojik ailesiyle birlikte büyüdü. Annesine çok yakındı ,ancak çok uzak bir ilişkisi olduğu babası tarafından dövüldü. Joe, çocukluğunu babasının ilkeleri nedeniyle çok katı olarak nitelendiriyor. Okulda sık sık korkuyor ve küçük olduğu için dalga geçiliyordu. Ancak, okulunu en iyi notlarla tamamladı.

16 yaşındayken bir spor salonunda başladı ve aynı yaşta alkol almaya başladı. Geç ergenliğinde oldukça fazla alkol içti, ancak eğitimini engellediğini hissettiği için yirmili yaşlarının başında tamamen alkolü bırakmaya karar verdi. 21 yaşındayken, gelişiminde bir platoya ulaştığını hissetti. Bir arkadaşı onu geliştirmek için anabolizan denemesini söyledi. İlk kürü oral AAS’tan (stanozolol, oxymetholone ve testosterone undekanoat) ve yaşadığı kuvvetli hızlı gelişme, AAS kullanmaya devam etmesini sağladı.

Joe, AAS’ı efedrin ve diğer efedra hazırlıklarıyla birleştirdi. Ayrıca protein tozu ve diğer protein takviyeleri, kreatin, beslenme değişimleri ve multivitaminler gibi diyet takviyeleri aldı. AAS’ın istenmeyen etkilerini gidermek için spor salonundaki diğer AAS kullanıcılarından anti-östrojen ve testosteron salıcıları da ekleyebileceğini öğrendi. AAS kullanımı ve sert jimnastik antrenmanının yan etkileri olduğuna inandığı şeyleri azaltmak için aşırı antrenman için ağrı analjezikleri, uykusuzluk için benzodiazepinler ve kas ve eklemlerde baş ağrısı ve ağrı için analjezikler de dahil olmak üzere çeşitli ilaçlar kullanmak zorunda kaldı. .

Kordin içeren bir ağrı kesiciyi, spor salonunda sürekli olarak içtiği plastik bir şişede daha fazla ve daha uzun süre çalışabilmesi için bir araya getirdi.

Ayrıca bir antrenmandan hemen sonra kas gevşetici aldı. Toplamda, 16 yıl boyunca AAS suistimali sırasında on üç farklı AAS ilacı kullandı (oral: fluoksimesteron, metandrostenolon, metenolon asetat, oksimetolon, stanozolol ve testosteron undekanoat; enjekte edildi: nandrolon esterler, stanozolol, birkaç testosteron, enjeksiyonları).

AAS kullanırken kendine güveninin çok geliştiğini hissetti ve duygularını daha iyi kontrol etmeyi öğrendi, böylece çatışma halindeyken asla korkmadığını gördü. Güçlendi ve kilo aldı ve iyileşme kapasitesinin geliştiğini hissetti. Bununla birlikte, zamanla, olumsuz etkiler sayı ve ciddiyette artmıştır. Daha önce kızlarla tanışmak zor gelirken şimdi kolay bulmuştu. Belirgin şekilde kıskançlaştı, şiddetli ruh hali dalgalanmaları, saldırganlık salgınları ve sık sık depresyon yaşadı. Ayrıca, başkalarıyla ilişkili duygusal bir uyuşukluğu anlatıyor. Fiziksel problemler arasında eklem aşınma ve yıpranması, testis atrofisi, jinekomasti, akne, idrarında kan, böbrek ağrısı ve enfekte cilt lezyonları vardı. Uyuşturucu kullanımını destekleme maliyeti de artmaya devam etti ve bu da suçlu davranışına yol açtı.

30 yaşında, amfetaminler ve kokain dahil olmak üzere diğer suistimal ilaçlarını kullanmaya başladı. Başlangıçta, antrenman yapma kabiliyetini arttırmak için bu ilaçları aldı, ancak daha sonra onları eğlence amaçlı partilerde almaya başladı. Diğer suistimal ilaçları hızla arttı ve esrar kullanmaya başladı. Narkotik kullanımı nedeniyle ve anaboliklerden kaynaklandığına inandığı rahatsız edici fiziksel ve psikolojik problemler nedeniyle tedavi istedi.

Sune, 24

Hormon preparatlarının karmaşık kullanımının erken gelişimi

Sune çocukluk döneminde babasıyla ve kardeşleriyle iyi iletişim kuruyordu, fakat annesi ile teması iyi değildi ve onu alkol ve psikolojik sorunları olduğunu açıkladı. Sune’un okulda birçok arkadaşı vardı ve daha sonra hayatında birçoğuyla teması sürdürdü. Hiç kabadayı veya herhangi bir şiddetin kurbanı olmadı. Çocukluğundan hatırladığı tek sorun, kolay agresifleşmesiydi.

Yaklaşık 15 yaşında bazı arkadaşlarla bir spor salonunda antrenmana başladı ve 16 yaşındayken, bazı arkadaşlarıyla AAS’in ek etkiler yapıp yapmayacağını merak etti. AAS denemeye başlamadan önce bile, Joe protein ve kreatin gibi çeşitli besin takviyelerini kullanmaya başlamıştı. Satın aldığı ilk AAS, kalçaya enjekte edilecek olan bir testosteron ürünü idi. Bundan ağırlıklı olarak ağırlık ve güçte bir artış olarak net pozitif sonuçlar aldı. Ancak, daha sinirlenebilir olduğunu belirtti. Glelişmeyle beraber daha istikrarlı bir şekilde AAS kullanmaya başladı. Oral AAS (metandrostenolon, stanozolol), enjekte edilebilir çeşitler (nandrolone esterler, farklı testosteron karışımları ve trenbolon sikloheksilmetilkarbonat) ve dil altına damlalar halinde uygulanabilen sıvı bir AAS formu (bilinmeyen ad) kullandı.

Daha sonra anabolicleri büyüme hormonu ve insülinle birleştirdi. Bu hormonları, bu kombinasyonun daha da hızlı kas büyümesi üreteceğini umarak aldı. Ayrıca jinekomasti ve testosteron salıcılarının kendi hormon üretimini arttırma riskini azaltmak için anti-östrojen kullanmaya başladı. Daha sonra eklenen diğer maddeler efedrin, prohormonlar, anticatabolikler ve testosteron arttırıcılardı. AAS kullanırken daha sıkı ve daha sık antrenman yapmayı başardı; ancak, kasındaki ağrı ve eklemlerde ağrı kısa sürede gelişmiştir. Bu nedenle, ağrıya rağmen egzersiz yapabilmek için analjezik kullanmaya başladı.

Hormonları kullanmaya başladığında, ayrıca protein ve kreatin takviyeleri ve çeşitli bitki steroid bileşikleri almaya başladı. Dört yıllık suistimal ve 10 farklı insan steroid ürününden sonra, yaklaşık 20 yaşındayken rejimi, insülin, testosteron salıcıları ve efedrin ile birlikte AAS ilaçlarından (nandrolone ester, metandrostenolon) oluşuyordu.

Sune, özellikle başlangıçta AAS’tan olumlu etkiler gördü. Her şeyden önce artan güç ve kilo artışı değil, aynı zamanda kızlar için cazibe ve çekicilik duygusundan bahsetti. AAS’nin ilk çıkışından sonra cinsel dürtüsü büyük ölçüde arttı. Bununla birlikte Sune, sırtında kıllanma, omuz ve göğüs kasları arasındaki cilt lezyonları, akne, güç sorunları, testis atrofisi ve özellikle testosteron preparatlarını aldıktan sonra onu rahatsız eden bir öksürük ile de sıkıntı içindeydi. Ayrıca, patolojik kıskançlık, ruh hali değişiklikleri, depresyon ve saldırganlık gibi ciddi psikolojik problemleri vardı. Birkaç kez öfke krizi oldu ve ailesinin evindeki mobilyayı parçaladı. Ayrıca intihar etmeye çalıştı. Sune ayrıca bazen hafıza problemleri yaşadı ve vücudu ile olan tutumu büyük ölçüde arttı. Ailesi bağımlılık kliniğine başvurdu çünkü oğullarının kişiliğinin bu kadar radikal bir değişim geçirdiğini hissetti.

Bill, 25

Vücut fiksasyonunun gelişimi ve hormon preparatlarının karmaşık kullanımı

Bill çocukluğunu parlayan terimlerle anlatıyor. Ailesi ve küçük kız kardeşi ile iyi iletişim kurdu. Büyürken futbol, ​​buz hokeyi, boks ve tekwando gibi sporlarda çok aktifti. 15 yaşında evden ayrıldıktan sonra, bu sporları durdurdu ve onun yerine spor salonunda antrenman yaptı. Eğitimi o kadar yoğun ve zaman alıcı hale geldi ki okul çalışmaları sekteye uğradı. Eğitimini zayıf notlarla tamamladı.

Birkaç yıllık eğitimden sonra, vücut geliştirme alanında rekabet etmeye giderek daha fazla odaklandı. Bill, anabolik hakkında okumuştu ve rekabet etmeye başlamayı düşünürken, seçkin seviyedeki vücut geliştirmedeki herkesin anabolik kullandığına inandığından beri, vücut boyutunu artırmak için anabolik almaya başlaması gerektiğini hissetti. anabolik steroid almaya başladığında 20 yaşındaydı. İlk kür oral methandrostolon ve testosteron karışımları enjeksiyonlarından oluşuyordu. Olumlu etkilerini, özellikle pazılarında, antrenman sırasında artan vücut kütlesi ve kuvvetinin yanı sıra güçlü bir “pompa” hissi dahil olarak tanımladı. Kanın neredeyse orgazm gibi belirli bir kas içine pompalandığı hissini açıkladı. Ayrıca, artan libido ve kendisinin ifade ettiği özgüvenin önemli ölçüde arttığını da belirtti. “

Daha önce protein ve kreatin gibi diyet takviyeleri kullanmaya başlamış ve şimdi başka bileşikler eklemiştir. Gücü ve vücut ağırlığı arttı ama daha da büyük olmak istedi. Şimdi anabolik ve büyüme hormonu, insülin ve IGF-1 (İnsülin büyüme faktörü 1) gibi diğer hormon preparatlarının bir kombinasyonunu kullanmaya başladı.

Dört yıllık steroid kullanımında toplam dokuz farklı anabolik preparatını kullandı: oral AAS, metandrostenolon, stanozolol ve testosteron undekanoattan oluşan oral AAS ve boldenon, nandrolon ester, çeşitli testosteron karışımları ve trenbolon asetat formunda enjekte edilebilir AAS. Bill’in antrenman yaptığı süre boyunca, efedrin ve bazen bronkodilatörler gibi uyarıcıları kas dokularındaki yağ ve sıvıyı azaltmak için kullandı. Ayrıca partilerdeki amfetaminler ve esrar gibi diğer suiistimal ilaçlarını test etti ve ara sıra alkol kullandı.

Nandrolone esterleri, testosteron karışımları, büyüme hormonu, insülin ve testosteron salıcılarını içeren son kürü, hastaneye yatırıldığı kan şekeri seviyesinde sert bir düşüşle sonuçlandı. Bağımlılık kliniğinde ilk kez yardım istediğinde kendisini ciddi bir depresyonda tanımladı. Verdiği sebep, “sadece 124 kg” dediği gibi 128 kg ağırlığından 4 kilo gitmesiydi. Herkesin “ne kadar küçük olduğunu” görebileceği eski spor salonuna geri dönmeyi hayal edemediğini söyledi. Hızla kilo almak için son AAS kürüne başlamıştı. Bu kür sırasında, yaşadığı hipo glisemi koması AAS’ı kullanmayı tamamen bırakmaya karar vermesine neden oldu verdiği .

Toplamda meme gelişimi, akne, cilt lezyonları, testiküler atrofi, azalmış libido ve yorgunluk gibi bir dizi fiziksel sorun yaşadı. Psikolojik olarak, ruh hali değişimleri, artan saldırganlık, panik ataklar ve belirgin kütle kaybı ile depresif hissediyordu. Bazen, AAS’ın etkisi altında, memleketinin sokaklarında kavga aramaya başlıyordu çünkü kendisini yenilmez hissetti. AAS’ı kullanırken, bir suç kariyeri geliştirdi ve çeşitli şiddet suçlarından dolayı defalarca mahkum edildi.

Sonja, 22 (Kadın)

Salınım yapan ilaçların gelişimi ve AAS kullanımı

Sonja, biyolojik annesi ve ablası ile büyüdü. Ebeveynler, kızlar çok küçükken boşandılar ve anneleri, babalarıyla buluşmalarına izin vermeyi reddetti. Sonja, terbiye sürecini gevşek olarak tanımlamaktadır. Anneleri Sonja tarafından bencil olarak tanımlandı ve kızların istediklerini yapmalarına izin verilmedi. Okuluna sıkıntı yaşamaya başladı ve on dört yaşında okulu bıraktı. Sınıfta konsantre olmakta zorlandı ve sıklıkla öğretmenleriyle ve diğer öğrencilerle savaştı. Sonja okulu bıraktıktan sonra sporla daha fazla ilgilenmeye başladı ve koşma ve yüzme de dahil olmak üzere çeşitli yerlere katıldı.

21 yaşında, AAS kullanan bir adamla tanıştı. Onun etkisi altında, aynı zamanda spor salonunda antrenman yapmaya başladı. Daha büyük ve daha güçlü bir vücuda sahip olmak istediğinden, AAS (oral metandrostenolon) kullanmaya başladı ve kötüye kullandığı ilaçları kullanmayı bıraktı. Sonja’nın kendine olan güveni gelişti ve AAS’yi almakta genellikle iyi hissetti, bu da testosteron undekanoat ve stanozolol ile devam etmesine yol açtı. Bu dersi alırken cildinin yağlandığını, saçlarının yıkanmadığını ve daha fazla akne, ruh hali dalgalanmaları ve saldırganlık salgınları olduğunu fark etti. Şimdi haftanın yedi günü spor salonunda, bazen günde iki kez antrenman yapıyordu. Kilosunu kontrol altında tutmak için protein, kreatin, vitaminler ve bazen CLA (Konjuge Linoleik Asit) gibi diyet takviyeleri almaya başladı.

AAS kullanımına başladıktan sonra saldırganlığı kötüleşti ve bu duygulara salıverilmesi için giderek daha fazla kavgaya girdi. Kasabada kavga edicek birini bulmak için dolaşmaya başladı çünkü dövüş onun tatmini oldu. Bu gibi durumlarda gerçekten hayatta olduğunu hissetti. Kendisine, sıkıldığı zaman dövmek için bir köpek aldı. Dokuz aylık anabolik kullanımında oral metandienon, testosteron undekanoat ve stanozolol kullandı. Ayrıca antrenmandan önce efedrin ve clenbuterol aldı.

Sonunda, ağrı ve sivilce gibi problemlerle karşılaştıktan sonra AAS’ı almayı bıraktı, ama her şeyden önce saldırganlığı ve intihar girişimleri yüzünden. Ayrıca, kavgalara karıştığı için birkaç kez tutuklandı. Daha önce hırsızlıktan hapse mahkum edilmişti ancak AAS kullanmaya başladıktan sonra suçluluğu belirgin şekilde artmıştı. Daha sonra suistimal ve doping suçları nedeniyle hapis cezasına çarptırıldı. Ecstasy, amfetaminler, buprenorfin ve benzodiazepinleri içerecek şekilde artan ilaç problemi için tedavi aradı.

Burda anlatılan hikayeler gerçek ama extrem hikayelerdir . Sonuçların bu hale gelmesi kişinin en başından beri ileri gelen kişilik yapısından mı yoksa, bunun ortaya çıkmasına katkısı olan anaboliklerdenmi olduğu tartışılır.

Sonuç

Kas kütlesi kan biyoaktif testesteron seviyesi ile direk olarak ilişkidir .

Kişinin büyüdükçe artan büyüme isteği ile karşılaşacağı problemlerin büyüklüğü direk ilişkilidir

Küçülme kaygısı kişiye bağımlılık kazandırır.

Ürünlerin rahatlıkla bulunabilmesi ,uygulandıklarında hızlı sonuç alınması satıcıların ticari kaygısı ve para kazanma dürtüsü. Anabolizan kullanımı yaygınlaştırmıştır. Memleketimizde şu an için olmasa da yurt dışında halk sağlığı problemi olarak görülmeye başlanmıştır.

Sosyal Medyada Paylaş:

Soru Sor

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Kavisli penis normal mi? Eğrilik ne kadar olmalı ?

  Kavisli penis normal mi? Eğrilik ne kadar olmalı ? Penis şekli  boyutu ve…

Seçici Androjen Reseptör Modülatörleri (SARMs): Anabolik Steroidlerin Gizemli Kardeşi

Seçici Androjen Reseptör Modülatörleri (SARMs): Anabolik Steroidlerin Gizemli Kardeşi…

prostatitin-ilk-belirtileri-ve-alevlenmesi
Prostatıtın İlk Belirtileri Ve Alevlenmesi

Prostatitin ilk semptomları prostat bezinde iltihaplanma durumunda ortaya çıkar. Pato…

E-Bültene Kayıt Olun!

E-Bülten’e kayıt olarak en yeni haberler, duyurular ve güncellemelerden ilk siz haberdar olabilirsiniz...